tag:blogger.com,1999:blog-66587433047480034132024-03-13T02:14:10.866+03:00Beni Sen İnandırNur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.comBlogger36125tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-27366457280195692192020-04-21T01:47:00.000+03:002020-04-21T01:47:48.831+03:00karantinadan bildiriyorum<br />
<div class="MsoNormal">
Selam.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Çok çok çok uzun zaman oldu. Karantinada sıkıldım, kendimi
blogger’daki okuma listesine dönmüş buldum. Yani bu bir gaza gelme durumu
aslında. Kıskandım sanırım. Buraya devam etmeyi, kitle oluşturmayı, paylaşmayı
çok istedim ama sürekli sildim, kapattım, görmezden geldim. Başarı olarak gördüğüm
şeyler uzaklığını hissettirdikçe sanki hiç istememişim gibi davranmakta üstüme
yok. Ben de kızıyorum kendime, merak etmeyin. Merak edecek bir kişi okuyacak mı
ondan da emin değilim ya neyse. Şöyle diyelim, yazı yazmayı özledim ama günlüğe
yazmaya üşendim. Klavye daha kolay geldi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yazı deyince hep aynı şey geliyor aklıma, bir flashback
gibi. Size de anlatayım, belki beni rahatsız etmeyi bırakır. Ben lisedeyken
şiir yazıyordum ama yazarken değil de sadece insanların tepkisini gördüğümde
mutlu oluyordum. Yazarken hep mutsuzdum, hep melankoli havasına bürünüyordum ve
bu melankoliye bağımlı olmak beni korkutuyordu. Sanırım bu bile başlı başına
bir yazı konusu olur. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sonuç olarak gerçekten de güzel şeyler yazıyordum. Bunu
diyorum çünkü katıldığım yarışmalardan birkaç ödülüm var, ayrıca sınıfta
okuduğum bir şiirimde hocayı ve birkaç sınıf arkadaşımı ağlatmışlığım var. Bunu
başarı olarak görüyor muyum cidden, ironi. -Yardıma ihtiyacım var.- Tabi buna
ek olarak ben de ağlamaya başladım. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Zaten melankoli ve üzüntü arasında çok ayrı bir çizgi var.
Bense bu çizgiyi epey kaçırdım ve melankolik takılmak için kendime eziyet
başladım, hayatım berbat olmaya başladı. Ama çok güzel şiirler yazıyordum, öykülerim
için edebiyat öğretmenim daha önce hiç okumadığım Abasıyanık tarzını
anımsattığını söylemişti, beni yarışmaya hazırlıyordu. Abasıyanık kitaplarını kendimi
zorlayarak okumaya başlamıştım ama sınıfta kimya öğretmenim yazdığım bir
şiirden ağlamıştı, bu çok güzel bir şeydi, güzel yazıyordum. Ama bu döngü
bitmiyordu ve hayatımı mahvetmeye başlamıştım. Kendime eziyet etmeyi seviyordum
resmen ve bunun da farkındaydım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Çıkmaz bir döngü.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Peki ne yaptım? Tüm düzenimi değiştirdim ve yazmayı
bıraktım. Yeni bir okula başladım ve ailemi buna ikna etmek zor olmadı sebebini
söylemediğim için. Hatta asıl sebebini ben bile ilk defa kendime itiraf
ediyorum. Dııııııııııııııt.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ama tabiki bunu böyle hemen bırakamadım. Bir süre de yeni
hayatımda buna devam ettim. Kendi başıma beceremedim. –Tam burada arka planda
Amy Winehouse You Know I’m No Good çalmaya başladı.- Hayatımda sahip olduğuma
sevindiğim en önemli kişiyle böyle tanıştım. Onunla bu özelliğimden kurtuldum. Teşekkürler
tanrım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sonra hiç yazmadım değil. Bu kişiye de birkaç şiir yazdım
başta. E insanın her alışkanlığını bırakması o kadar kolay değil. Ama bu çok
uzun sürmedi. Bıraktım yazmayı tamamen. Doğal olarak burası da tamamen boşluğa
büründü. Aslında burası değil, bundan önce bir bloğum daha vardı. Ama onu
sildim. Yazı yazma hevesim geldiği bir dönem bunu açtım ama buna da devam
etmedim. Döngü devam ediyor, SHOW MUST GO ON.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Şimdi ise karantina sağolsun, melankolik hava doğal olarak
geri geldi. Dolayısıyla bende de bir yazma isteği oluştu. Hafif başlayayım
dedim, ne dersiniz?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ben aslında hayatımdan kısaca bahsederim zannetmiştim ama
travmatik olaylarımı anlattım. WOW. Olsun. Bir yerden başladım. Bana da iyi geldi
bazı şeyleri kabullenmek. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Belki sonra devam ederim. Başlangıç basit olsun. –Ne kadar
basit olduysa artık.-<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kendinize iyi bakın.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ellerinizi yıkayın ve tuvalet kağıtlarını rahat bırakın.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-7594349678576570442017-08-29T17:38:00.001+03:002019-07-27T21:01:19.333+03:00Kral Katili Güncesi <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIHjo42SOLJZzxZ3JBvf60YBIEu-bHHEZqx4HssbqNcxn_UTuzPav8Azqo5M4Cv-qbeLl7TK40biBEPU-J2YVC1iwv3XUTz_NHS1zrovOF8PP6vZeBgQW8xwwn0P_u3U24fG0UL2KzGt8K/s1600/IMG_20170829_165103.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1488" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIHjo42SOLJZzxZ3JBvf60YBIEu-bHHEZqx4HssbqNcxn_UTuzPav8Azqo5M4Cv-qbeLl7TK40biBEPU-J2YVC1iwv3XUTz_NHS1zrovOF8PP6vZeBgQW8xwwn0P_u3U24fG0UL2KzGt8K/s320/IMG_20170829_165103.jpg" width="296" /></a></div>
<span style="color: #bf9000;"><i>"Söylentiler bizi hazır hamle yapmaya iter davranışta bulunmaya zorlar ve bir meselenin henüz olgunlaşmadan mahvına yol açar."</i></span><br />
<span style="color: #bf9000;"><i>Bilge Adamın Korkusu / Kral Katili Güncesi 2.Gün</i></span><br />
<br />
Ağustos ayıyla beraber keşfettiğim yeni bir destandan bahsetmek istiyorum bugün biraz. Rüzgarın Adı isimli kitapla başlayan Kral Katili Güncesi Efsanesi İthaki Yayınları'ndan çıkan bir süredir okuduğum en akıcı kitaplardan.<br />
<br />
Bir süredir çok kalın kitaplara karşı büyük bir takıntı içerisindeyim. Sanki kendime kendimi kanıtlamak istercesine elim hep bu tür kalın kitaplara gidiyor. Kral Katili Güncesi de bu durumum sayesinde keşfettiğim bir seri.<br />
<br />
Seriyi okumaya başlamadan önce hakkında o kadar çok övgü duydum ki gittikçe daha fazla bu iki kitabı okumak için istek duydum. En sonunda İnebolu tatilim dönüşünde kitapları sipariş edip okumaya başladım.<br />
<br />
<i><span style="color: #bf9000;">"Öyle birini, yani size sarıldığı zaman hiç düşünmeksizin gözlerinizi dünyaya kapayabileceğiniz bir kişiyi bulabilirseniz, kendinizi şanslı sayın. Sadece bir günlüğüne, hatta bir dakikalığına bile olsa. Müzik eşliğinde hafif hafif sallanmaları, bunca yıl sonra bile aşkı düşündüğümde aklıma gelen ilk görüntüdür."</span></i><br />
<i><span style="color: #bf9000;">Rüzgarın Adı / Kral Katili Güncesi 1.Gün</span></i><br />
<br />
Duyduğum birçok övgü sayesinde kitabı gözümde çok büyütmüştüm, bu yüzden maalesef en başlarda biraz hayal kırıklığına uğradım, çünkü daha heyecanlı olaylar dizisi bekliyordum. Lakin kitap devam ettikçe fark ettim ki kitap o kadar içine çekiyor ki gün içerisinde ne kadar okuduğunuzu anlamamaya ve kendinizi bir destan dinliyormuş gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Dediğim gibi ilk kitapta en başlarda heyecanlı olaylar dizisi ile karşılaşmasanız da o kadar güzel ve dokunaklı bir hikayeye adım atıyorsunuz ki bu önyargı ve büyük ihtimalle oluşan hayal kırıklığınızı üstünüzden nasıl attığınızı bile anlamıyorsunuz.<br />
<br />
Sanırım daha fazla ayrıntı vermeden önce biraz kitabın konusundan bahsetmeliyim. Bunun için size kitabın arkasındaki küçük kesiti paylaşmayı daha uygun görüyorum:<br />
<i><span style="color: #783f04;">Benim adım Kvothe. Uyuyan höyük krallarından prensesler kaçırdım. Trebon kasabasını yakıp kül ettim. Felurian'la bir gece geçirdim ve hem canıma hem de aklıma mukayyet olabildim. Çoğu insanın kabul edildiğinden daha küçük bir yaşta Üniversite'den atıldım. Başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan bile korktukları yollardan ay ışığı altında geçtim. Tanrılarla konuştum, kadınlar sevdim ve ozanları ağlatan şarkılar yazdım. Belki beni duymuşsunuzdur.</span></i><br />
<span style="color: #783f04;">Fantastik kurgu edebiyatının eşsiz bir masalı, bir kahramanın kendi ağzıyla anlattığı öyküsü işte böyle başlıyor. Bir keder öyküsü bu... bir kurtuluş öyküsü... bir adamın evrenin anlamını arayışının ve gerek o arayışın gerekse de onu sürdürmesini sağlayan gem vurulmaz iradenin bir efsaneye dönüşmesinin öyküsü...</span><br />
<span style="color: #783f04;"><br /></span>
Kitabın arkasındaki 'kendi ağzıyla anlattığı' kısmına açıklık getirmek istersem; Kvothe'nin hayat hikayesini bir Tarihçi'ye, yazmana anlatmasını okuyoruz biz kitapta. Kvothe'nin anlattığı kısımlar hariç kitap üçüncü tekil şahıs kipi ile kaleme alınmış ve bence gerçekten çok güzel bir uyum sağlanmış.<br />
<br />
Çok fazla uzatmak istemesem de sanırım birkaç paragraflık daha içimde cümleler kaldı, çünkü henüz kendimi yazıyı tamamlamış hissetmiyorum. Bu yüzden ipuçları vererek yada kitabın konusunun daha da içine girmemek adına genel olarak iki kitap arasındaki farklardan bahsetmek istiyorum. İkinci kitabımızın adı Bilge Adamın Korkusu ve serinin henüz üçüncü kitabı yayımlanmamış bulunmakta. Ayrıca ikinci kitabı ilk kitaba göre daha çok beğendiğimi de belirtmek istiyorum. İlk kitap sanki ikinci kitaba bir hazırlık aşamasıydı ve ikinci kitaptaki olayların olma sebepleri gibiydi. Asıl ve büyüleyici olayların ikinci kitapta olmasıyla birlikte o 1139 sayfa nasıl bitti, hiç anlamadım. O kadar heyecanlı ve o kadar hızlı ilerledi ki geceleri uyuyamayıp kitabı devam ettirmek için yatağımdan kalkıp okumaya devam ettiğim oldu.<br />
<br />
Kısaca farklı bir şey okumak istiyorsanız, kendinizi kendinize kanıtlamak istiyorsanız yada direkt kitabı çok merak ettiyseniz çok fazla beklemeden bu iki kitaba şans vermenizi öneriyorum.<br />
<i><span style="color: #f1c232;"><br /></span></i>
<i><span style="color: #b45f06;">"Çocukken geleceğe pek kafa yormayız. Bu masumiyetimiz sayesinde çoğu yetişkinin aksine hayatın tadını çıkarabiliriz. Gelecek kaygısı duymaya başladığımız gün, çocukluğumuzu geride bıraktığımız gündür."</span></i><br />
<i><span style="color: #b45f06;">Rüzgarın Adı / Kral Katili Güncesi 1.Gün</span></i><br />
<i><span style="color: #b45f06;"><br /></span></i>
<i><span style="color: #b45f06;">"Şarkılar kendi saatlerini ve mevsimlerini seçerler. Ezgin cılızsa bunun bir sebebi vardır. Ezginin tonu yüreğinin mizacıdır ve çamurlu bir kuyudan temiz su çekemezsin. Tek yapabileceğin artıkların dibe çökmesini beklemektir. Yoksa sesin kırık bir çanınkinden farksız olur."</span></i><br />
<i><span style="color: #b45f06;">Bilge Adamın Korkusu / Kral Katili Güncesi 2.Gün</span></i><br />
<i><span style="color: #b45f06;"><br /></span></i>
<i><span style="color: #b45f06;">"Öykü dediğin ceviz gibidir," dedi Vashet. "Bir budala onu bütün bütün yutup boğulur. Başka bir budala değersiz olduğunu sanıp atar." Gülümsedi. "Ama bilge bir kadın kabuğu kırmanın ve içindeki meyveyı yemenin bir yolunu bulur."</span></i><br />
<i><span style="color: #b45f06;">Bilge Adamın Korkusu / Kral Katili Güncesi 2.Gün</span></i><br />
<i><span style="color: #b45f06;"><br /></span></i>
<i><span style="color: #b45f06;">"Ama bazen bir insanın alabileceği en iyi yardım, başka birine yardım etmesidir."</span></i><br />
<i><span style="color: #b45f06;">Bilge Adamın Korkusu / Kral Katili Güncesi 2.Gün</span></i>Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-59961643410665379252017-06-15T11:00:00.000+03:002019-07-27T21:33:05.584+03:00Anne Frank'ın Hatıra Defteri [KİTAP - FİLM]<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiU0b7nT6GsFYto_dTcP24YHcuBTfEbbMgAr18f0AID44fOqphsVslbY2BpJzrap05MtPx2zwkm4PkqAygt-kd-MIzjSgFScuheN3EFZCeFAbVNFHPl1TQgHtyS9SNtcwYogq2Oj89gGTRI/s1600/IMG_20170614_173639.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1600" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiU0b7nT6GsFYto_dTcP24YHcuBTfEbbMgAr18f0AID44fOqphsVslbY2BpJzrap05MtPx2zwkm4PkqAygt-kd-MIzjSgFScuheN3EFZCeFAbVNFHPl1TQgHtyS9SNtcwYogq2Oj89gGTRI/s320/IMG_20170614_173639.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Frank ve van Daan ailesi, Hollanda'nın Naziler tarafından işgal edildiği sürede bir evin 'Arka Ev' adını verdikleri bir bölümünde saklanırlar. İki yıl süren bu saklanma sırasında Frank ailesinin en küçük kızı 12 yaşındaki Anne, bir günlük tutar. Günlükte Anne, Arka Ev'deki yaşamlarını, yaşadıklarını zorlukları ve düşüncelerini anlatır. Daha sonradan bu iki ailenin hayatta kalan son üyesi Otto Frank (Anne Frank'ın babası) bu günlüğü kitaplaştırır ve yayınlar.</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Bu hikayenin geçtiği ev şu anda Amsterdam'da müzeye dönüştürülmüş bulunmakta. Hatta belki bazılarınız Aynı Yıldızın Altında filminde çekilen sahnelerden evin içerisini görmüştür. Aynı zamanda bu gerçek hikayeden uyarlanılarak o evde bir de film çekilmiş.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Bu iki yapıtla geçtiğimiz 3-4 gün boyunca çok ilgiliydim. Ben önce Burçak Çerezcioğlu'nun Mavi Saçlı Kız kitabında gördüm Anne Frank'ın Hatıra Defteri adlı filmi. Bu yüzden önce filmi izledim, sonra da günlüğü okudum. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguLq9w82N8-pSlBFK0yDTjCjjI4csNwUXMF58vhubXXN8RUVe4mZSMYUL5wIuNiNrk_7FqzyOflYL6TNSwdJJOWyeRFm8cFJIqY4pW_DwUgcnsalaXly6WVKVtCuZVVzdDPjYFCkQDQd-g/s1600/IMG_20170614_173525.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1600" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguLq9w82N8-pSlBFK0yDTjCjjI4csNwUXMF58vhubXXN8RUVe4mZSMYUL5wIuNiNrk_7FqzyOflYL6TNSwdJJOWyeRFm8cFJIqY4pW_DwUgcnsalaXly6WVKVtCuZVVzdDPjYFCkQDQd-g/s320/IMG_20170614_173525.jpg" width="320" /></a>Filmle kitap biraz farklı aslında. Ben filmi daha önceden izleyip çok etkilendiğim için sonradan kitabı okuduğumda biraz sıkıldım çünkü her şeyi ezberlemiş gibi olmuştum biraz ve aynı şeyleri okumak yordu duygusal olarak çok yoğun olduğu için. Bu yüzden öncelikle kitabın okunulması daha doğru olacaktır sanırım. Bence mutlaka gözden geçirilmesi gereken kitaplardan biri. Çünkü Anne, bu günlüğü tutarken en başta kendisi için tutsa da sonradan Kültür ve Bilim Bakanı Bolkestain'in radyo programında söylediği; savaştan sonra Hollanda halkının Almanlardan gördüğü zulme şahitlik eden tüm belgelerin toplanıp yayınlanacağını ve buna örnek olarak da günlüklerin verildiğini duyunca bir kitap yayınlamaya karar veriyor. Tuttuğu günlüğün de kitabın temelini oluşturacağını umduğundan günlüğünde Arka Ev'deki günlük aktivitelerini anlatmaya daha çok özen gösteriyor (Anne bundan günlükte bahsediyor).</div>
<div class="separator" style="clear: both;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both;">
Anne, yazar olmak istiyordu, adının duyulmasını istiyordu. Bunu yaşamında görememiş olsa bile onun yaşamından yıllar sonra bile adı yaşamaya devam etti, hala da ediyor.</div>
<blockquote class="tr_bq" style="clear: both;">
<span style="color: #990000;">"Ne yaparsam yapayım, diğerlerini, gidenleri düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Bir şeye güldüğüm zaman ürkerek kesiyorum gülmeyi, neşeli olmanın utanç verici olduğunu düşünüyorum."</span></blockquote>
<div class="separator" style="clear: both;">
Anne Frank'ın Hatıra Defteri'ni şu anda bildiğim kadarıyla Epsilon ve İş Bankası Kültür Yayınları çıkarıyor. Ben gittiğim kitabevinde Epsilon Yayınevi'nden olan baskısını bulabilmiş ve onu almıştım. Çok özenerek hazırlandığı çok belliydi bu yüzden Epsilon Yayınevi'ni içtenlikle tebrik ediyorum.</div>
<div class="separator" style="clear: both;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both;">
Ama ben özellikle filmi çok beğendim. Siyah-beyaz bir film, yaşanılan o şeyler o kadar iyi anlatılmış ki. Korkuları, yaşamak için verdikleri çabalar, iki ailenin küçüçük bir odada zamanla birbirlerine karşı yaşadıkları kızgınlıklar, üzüntüler... <u><span style="color: #351c75;">Herkesin izlemesini öneriyorum</span></u><span style="color: #20124d;">. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both;">
Günlüğün bir yerinde şöyle bir cümle geçiyor insana çok dokunan: <span style="color: #990000;">"Artık bir şey yapmaya cesaret edemiyorum, çünkü yasak olmasından korkuyorum."</span> Hollanda, Almanlar tarafından işgal edildiğinde Yahudilere her şeyi yasaklamışlar; Yahudiler tramvaya binemezler, bisiklete binemezler, gidecekleri yere yürümek zorundalar, Hristiyanların evine giremezler, akşam sekizden sonra tanıdıklarıyla bile bahçede oturamazlar, spor alanlarına gidemezler ve kıyafetlerinde sarı bir yıldız dikili olmak zorunda ve bunun gibi birçok şey. Ve bunca yasağın içinden kaçıp küçüçük bir odada gün içerisinde neredeyse hiç hareket etmeden oturmak zorunda olmaya gönüllü oluyorlar, sırf yaşayabilmek için. Çünkü yavaş yavaş Yahudiler toplama kamplarına götürülmeye başlanıyor ve kimse o şekilde ölmek istemiyor. </div>
<blockquote class="tr_bq" style="clear: both;">
<span style="color: #660000;">"Hatıra defteri tutmak benim gibi biri için tuhaf bir duygu. Yalnızca daha önce hiç yazmadığımdan değil. İleride ben de dahil hiç kimse on üç yaşından bir kızın içinden geçenlerle ilgilenmeyecekmiş gibi geliyor. Ama aslında bunun hiçbir önemi yok, ben yazmak ve daha da önemlisi kalbimden geçen bir sürü şeyi ortaya dökmek istiyorum.<br />Ellerimi başıma dayadığım ve tembellikten dışarı mı çıksam, evde mi kalsam bilemediğim, sonuçta aynı yerde pinekleyip kaldığım hafif melankolik günlerimden birinde canım sıkıldığında 'Kağıt insanlardan daha sabırlıdır,' sözü içime işledi."</span></blockquote>
<br />Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-39209902865321168442017-06-05T19:06:00.001+03:002019-07-27T21:33:29.173+03:00Uluslararası Dergi Fuarı / İstanbul<div>
Herkese merhaba! Yaklaşık 3 aydır buralara ara vermiş gibi oldum, çünkü çok yoğundum, çok meşguldüm. Yine de Instagram adresinde aktif olmaya çalıştım. Umarım bazı şeyleri mahvederken bazı şeyleri başarabilmişimdir. Bu 3 aylık sürede bol bol okudum, biraz gezdim ve bol bol ders çalıştım. Bu sürede gittiğim bir fuardan bahsetmek istiyorum ben ömcelikle;</div>
<div>
<br /></div>
Sirkeci Garı'nda 4-9 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen Uluslararası Dergi Fuarı'na katıldım. Yazısını çok geç paylaşıyor olmamdan ötürü hepinizden özür diliyorum ama amacım; aldığım farklı farklı türdeki (benim bile daha önce hiç duymadığım) dergileri okuduktan sonra sizlerle paylaşmak.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Aslında bence fuarın çok eksikleri vardı, birçok aradığım dergi yoktu mesela. Daha bilinmeyen dergilerin standları mevcuttu ve bu da fuara çok fazla ilgi olmamasının başlıca nedenlerinden birisiydi bence. </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2b6k-fBlf-4vl6wtU230JuiBZBQ7aGKKvepbrJLYafg9i1UyUeBCVHJ7lhMbXOxefK2-BlklYokIoXEqlKiraPlHWuYIWcfvJ751rSOsFzG2c1M1BDAiH9YaWv4sWktV7EmPmTwo77D5s/s1600/IMG_20170513_224008_631.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1280" data-original-width="1600" height="512" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2b6k-fBlf-4vl6wtU230JuiBZBQ7aGKKvepbrJLYafg9i1UyUeBCVHJ7lhMbXOxefK2-BlklYokIoXEqlKiraPlHWuYIWcfvJ751rSOsFzG2c1M1BDAiH9YaWv4sWktV7EmPmTwo77D5s/s640/IMG_20170513_224008_631.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
sensizlik, hüznün yürekte</div>
<div style="text-align: center;">
pıhtılaşması</div>
<div style="text-align: center;">
aklın kaçırılmaya çalışılması</div>
<div style="text-align: center;">
düşünce labirentlerinden</div>
<div style="text-align: center;">
tavanın seyre dalınması</div>
<div style="text-align: center;">
göz inadı bırakıp</div>
<div style="text-align: center;">
yumulana dek</div>
<div style="text-align: center;">
hayalinde gezinen</div>
<div style="text-align: center;">
hırkasız dervişin</div>
<div style="text-align: center;">
değneğiyle silkelemesi</div>
<div style="text-align: center;">
göğün şiltesini</div>
<div style="text-align: center;">
ve sensizlik</div>
<div style="text-align: center;">
iki büklüm katlanmak</div>
<div style="text-align: center;">
can ağrısına</div>
<div style="text-align: center;">
rüyanda yer tutan</div>
<div style="text-align: center;">
haylaz çocuğun</div>
<div style="text-align: center;">
çelme takması adamlığına</div>
<div style="text-align: center;">
yutkunması ağaran günün</div>
<div style="text-align: center;">
sırtında koşturulması</div>
<div style="text-align: center;">
...</div>
<div style="text-align: center;">
...</div>
<div style="text-align: center;">
...</div>
<div style="text-align: center;">
sensizlik, kalbin</div>
<div style="text-align: center;">
akla kanışı*</div>
<div style="text-align: center;">
Hatip Çiçek / Sensizlik Sonrası / BİRNOKTA Dergi 184.Sayı</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div>
BİRNOKTA dergisi hakkında maalesef sitelerinde çok bir bilgi yok. Yalnız çok uzun süredir var olduğunu tahmin ediyorum sitedeki birkaç şeyden ötürü. Ayrıca derginin üstünde 17.yıl yazıyor ve elimdeki sayı 184.sayı. Uzun süredir olan bir dergideki yazıların biraz acemiye kaçması beni şaşırtmadı değil ama çok güzel yazılar ve şiirler de vardı kesinlikle. Benim elimdeki sayı, son çıkan sayıları imiş. Derginin birkaç sayısını daha alıp takip etmeyi düşünüyorum lakin hep bu sayıya benzer sayılar çıkıyorsa sanırım takip etmem. Çünkü dergi içindeki yazılar biraz basite kaçıyordu, benim çok hoşuma gitmedi. Tasarımı, vs çok güzeldi aslında ama okurken sıkıldım, biraz 'Bu ne ya?' havalarına büründüm. Sevenleri de tabiki vardır derginin ama ben pek onlardan olamadım maalesef.</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrA-y63VXobW1BccmUzzg9nnafg7KKFAy2idb6WixDox3cJ6DzFpRy7IHyKli08iZeYT7Oz1iJc5P8MCSGfRclOB0pixWHet8QFrDDZfHt16AZ0Lg7_FEB_M8pqqOBpGACmjErg2d1_eqt/s1600/IMG_20170527_112208_779.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1080" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrA-y63VXobW1BccmUzzg9nnafg7KKFAy2idb6WixDox3cJ6DzFpRy7IHyKli08iZeYT7Oz1iJc5P8MCSGfRclOB0pixWHet8QFrDDZfHt16AZ0Lg7_FEB_M8pqqOBpGACmjErg2d1_eqt/s320/IMG_20170527_112208_779.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Her dönemin en çok sevilen ve bilinen insanları diye bir liste yapılsa ülkemizde, Kemal Sunal şüphesiz bu listenin başlarında yer alır. 'Yediden yetmişe herkesin sevgilisi' tanımına en çok yakışan isimlerden biridir o. Döneminde sinema koltuklarında filmlerini izlemiş dedeler, babalar; filmleri döne döne televizyonda yayınlanırken de torunlarıyla, çocukları birlikte atmışlardır kahkahalarını. Her birimizin aklında en az bir repliği vardır güldüğümüz ve biraz da onun gibi söylemeye çalıştığımız. O nesiller boyu yüzümüzü güldüren adamdır. Fakat bence onu bu kadar ölümsüz kılan, ezilmişliğimizi, kandırılmışlığımızı, dışlanmışlığımızı anarşist bir kahkaha ile sistemin yüzüne cesurca haykırmasıdır.*</div>
<div style="text-align: center;">
FİLMARASI Dergi</div>
<div style="text-align: center;">
🎥</div>
Uluslararası Dergi Fuarı'nda görüp de 'çok film-dizi aşığı olmasam da şunu bi okuyayım' diye aldığım FİLMARASI Dergi, tam da tahmin ettiğim gibi sırf film severlere yönelik ve bu alanla çok ilgili olmayan birini sıkabiliyor. Bendeki 52.sayı sanırım 2015 yılına aitmiş, Cem Yılmaz ve Algı Eke röportajlarına ek olarak Türkiye'de en çok güldüğümüz, tercih ettiğimiz komedi filmlerine ayrıntılı bir inceleme yapmış ve eskilerle bugünü karşılaştırmış. Başlarda okurken çok zevk aldım, ama daha sonrasında beni bir miktar sıktı ve hep atlaya atlaya okumama neden oldu. 😅 Dergiyi takip etmeyi düşünmüyorum ama bu alana çok ilgi duyarların en azından bir kez de olsa herhangi bir sayısına göz gezdirmeleri gerektiğini düşünüyorum.<br />
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg69scFmCVRMlI5jsteZTUhmuNhF8EOWO2SMZkLPOS4jHyvnOwvYDNsrhJu2WQIqqBAz-iJXCrHtCeso-wSq5hX_yoMPezbudTEswG7SfNhEstCgZixAjMt_gRTqMH-g6Bs42vTbGtzLTmP/s1600/IMG_20170602_163455_198.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1600" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg69scFmCVRMlI5jsteZTUhmuNhF8EOWO2SMZkLPOS4jHyvnOwvYDNsrhJu2WQIqqBAz-iJXCrHtCeso-wSq5hX_yoMPezbudTEswG7SfNhEstCgZixAjMt_gRTqMH-g6Bs42vTbGtzLTmP/s320/IMG_20170602_163455_198.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Burada unutulmuşların yahut terk edilmişlerin arasında tek başına, yaşamanın anlamını sorgulayan, benliğini, kimliğini arayan, bir zamanlar o her neysem, nasıl bir şeysem işte... Tüm bunlardan ve en çok da kendimden sıkıldım. Yarım kalan cümlelere benziyorum yıllar geçtikçe, daha da çok. Çok olan her şey çabuk tükendiğinden olacak, ben az kaldım ve hep çok az farkla kaçırdım tüm mutlulukları. Kılın payına düşen bir tutam umuttum bazen. Bazen hep eksik hissedilen ama kim bilir neyin unutulduğu bir unut'tum.*</div>
<div style="text-align: center;">
Cihan Deniz / keşke dergi 18.sayı</div>
<div style="text-align: center;">
🔥</div>
Yine Uluslararası Dergi Fuarı'nda görüp aldığım ve sevdiğim dergilerden biriyle tanıştırmak istiyorum ben bugün sizi. Bendeki sayısı geçen seneye ait. İki aylık düşünce ve edebiyat dergisi özelliğine sahip. Beni en çok vuran kısmı ise içerisinde bir sürü şiir olması. 😍 Tasarımı güzel, sade, göz yormuyor; tam da sahilde çimlerin üzerine oturup okumalık bir dergi. Ben bu dergiyi takip etmeyi düşünüyorum, umarım diğer sayıları da beni hayal kırıklığına uğratmaz.<br />
<br />
<div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHm5prmNO3wLh7NER6Mi_9hKyCDjafdT9yf8JjW95hbaRgdm1UcFdxD-JHo6S7cnI_YDKCGiywv4J5NT1UUz8kfdlQJLnboxgb86dQg0P7E3_URfLqtjv2E8edUAWgQfTQePCMvIyPoe4d/s1600/IMG_20170605_182129_712.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1600" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHm5prmNO3wLh7NER6Mi_9hKyCDjafdT9yf8JjW95hbaRgdm1UcFdxD-JHo6S7cnI_YDKCGiywv4J5NT1UUz8kfdlQJLnboxgb86dQg0P7E3_URfLqtjv2E8edUAWgQfTQePCMvIyPoe4d/s320/IMG_20170605_182129_712.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Arka Kapak dergisini ise birçok kez görmüş ama hiçbir zaman alıp okuma fırsatı bulamamıştım, neyse ki fuarda Franz Kafka odaklı bir sayılarını gördüm de hemen aldım. Ben gerçekten çok sevdim, birçok belgesel, film, kitap not aldım okumak için. Franz Kafka'yla ilgili bilmediğim birçok şey öğrendim. Tasarımıyla, sayfalarıyla bence tam başucu dergilerden. Takip etmeye çalışacağım kesinlikle dergiyi, sizlerin de en azından birkaç sayısına göz gezdirmenizi tavsiye ederim. 😉</div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-75585813968509894542017-03-28T17:00:00.000+03:002019-07-27T21:34:08.667+03:00Yolun Yarısında Bir Tebessüm: Frida Kahlo / ANKARA<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiogqUIq0rRqhH-REAMLkFE8QixHRabY9c2u3xPusZPD-mmJMrMB2soy3B-uneZ232Dt-RD9k0Msp95f_xrdlU5n8eDHoNjVsL5oLCV4AL0Dpeaq7qRoceGZK3U3D6l4rRyIufBk3xwsp5-/s1600/IMG_20170319_150053.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="316" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiogqUIq0rRqhH-REAMLkFE8QixHRabY9c2u3xPusZPD-mmJMrMB2soy3B-uneZ232Dt-RD9k0Msp95f_xrdlU5n8eDHoNjVsL5oLCV4AL0Dpeaq7qRoceGZK3U3D6l4rRyIufBk3xwsp5-/s400/IMG_20170319_150053.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
İyi akşamlar!</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Geçen hafta arkadaşlarımla birlikte gidebileceğim etkinliklere bakınırken Frida Kahlo ile ilgili bir sergi olduğunu gördük. Hemen gitmem gerektiğini düşündüm tabi ki, A'dan Z'ye her yerde mektuplarını ve resimlerini gördüğüm bu kadının hayatını gidip bir de kronolojik sıralamasıyla ve hayatının içinden fotoğraflarıyla öğrenmeliydim. Bu yüzden geçtiğimiz pazar günü düştük yollara.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Sergi mekanı yukarıdaki fotoğrafta da gördüğünüz gibiydi. Girdiğinizde sağ taraftan sayılarla numaralandırılmış ve altına o fotoğrafla ilgili bilgiler içeren küçük kartlar konulmuştu. Bu şekilde tüm o mekanı turluyordunuz. Biz sabahtan da başka bir etkinliğe katıldığımız için gözüm bayağı bir korktu, bayağı bir yorgun gelmiştik buraya. Yine de başladık gezmeye.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggoQZZN6F2XXh2eG1qN7tLEprC-LAAzvFSmFsremlQAXwouxp8fcis3ruxTBy2yEUJ1JdtMcp6nZ1-JaPcSV8cc4jtpVqIdMUArAp_ZGsXw8TSib66W84b6IZOiOt5Pjc_gaBBvcfoR6Y8/s1600/IMG_20170319_143100.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="311" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggoQZZN6F2XXh2eG1qN7tLEprC-LAAzvFSmFsremlQAXwouxp8fcis3ruxTBy2yEUJ1JdtMcp6nZ1-JaPcSV8cc4jtpVqIdMUArAp_ZGsXw8TSib66W84b6IZOiOt5Pjc_gaBBvcfoR6Y8/s320/IMG_20170319_143100.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Sergi girişinde asılan posterdeki biraz uzun olan anlatının bazı yerlerini sizler için buraya eklemek istiyorum ki, serginin asıl konusunu aktarabileyim. Çünkü ben serginin asıl vermek istediği düşünceden ayrı bir yerlere kaydım nedense. Algıda seçicilik dedikleri şey bu olsa gerek. 😂</div>
<blockquote class="tr_bq" style="text-align: center;">
<span style="color: #20124d;">"Şüphesiz ki, Meksika Sanat Tarihi'nin en tartışmalı çiftlerinden biri Diego Rivera ile Frida Kahlo'dur. Çarpıcı kişilikleri, çağdaşları arasında yer yer kıskançlık, yer yer hayranlık gibi çeşitli duygular uyandırmıştır. Ancak dönemin olmazsa olmaz bir fenomenini yarattıkları su götürmez bir gerçektir.<br />Evlendikleri 1929 yılından Frida'nın öldüğü 1954'e kadarki neredeyse yirmi beş yıllık birlikteliklerine, sayısız kavuşma-ayrılık, aşk-nefret, paylaşım ve savaşım damgasını vurmuştur.<br />...<br />Sergi aynı şekilde, çiftin ikinci evliliklerini ve dönemin sanat dünyasıyla bağlarını; Siqueiros ve Orozco, yardımcıları ve öğrencileri ile aralarındaki ilişkiyi göstermektedir. Sergi ayrıca Frida'nın çektiği acıyı ve kötüye giden sağlık durumunu, ölüme yakınlığını ve çiftin son fotoğrafını da yansıtmaktadır.<br />..."</span></blockquote>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZYn0SCGSuYynB0p29SP94w-SyCB0RC31c0cUKQVBW_ZqY34De5QNYKR5gUC8q6wHjwju0e6uIColwLuFh60bZZXInsPMO4-3hwIvCCMOceN3Y0Cp-1TOJBFnHi7yDrRxG3oEZ3RVaoR2s/s1600/IMG_20170319_143852.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="368" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZYn0SCGSuYynB0p29SP94w-SyCB0RC31c0cUKQVBW_ZqY34De5QNYKR5gUC8q6wHjwju0e6uIColwLuFh60bZZXInsPMO4-3hwIvCCMOceN3Y0Cp-1TOJBFnHi7yDrRxG3oEZ3RVaoR2s/s400/IMG_20170319_143852.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDYJ88rfcAztrabR1DHN4P1HUu5UkH0jz_JN9icPcnixNGxWaAZp3hLA7zlNCYODuEEHeVo5kVWQzyuRaIw7AO2_dVEbMIq0cOZ7nLg8Sza7BM9cHjKrsE-_QzTWwke1gstd-whajC9nyj/s1600/IMG_20170319_143337.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDYJ88rfcAztrabR1DHN4P1HUu5UkH0jz_JN9icPcnixNGxWaAZp3hLA7zlNCYODuEEHeVo5kVWQzyuRaIw7AO2_dVEbMIq0cOZ7nLg8Sza7BM9cHjKrsE-_QzTWwke1gstd-whajC9nyj/s400/IMG_20170319_143337.jpg" width="290" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Sergi gerçekten çok güzeldi. Bir kitap okuyor gibiydik hatta ben en sonunda 'İnanamıyorum, kadın öldü ya!' diye sitem ederken buldum kendimi. Sanki gerçekten kitap okuyordum ve her bir fotoğrafla, o fotoğrafın altındaki yazıyla duygularım şekilden şekile giriyordu.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Yine de tek eksiğin iki aşık arasındaki mektupların yayınlanmamasıydı bence. Onları da tamamıyla görsek daha bir hoş olurdu.</div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIe9CRXwqy0s7Dqw83Sz-nKhk7LW7l_MzDRbq5yhITfEiMBuKPLKOuWq1NBp6qexvmhhvSnM3yVSUd1ICb36sk8oUqoPooiaonIO0cuGuldF3tKKJao_TgXZhnxB569g0ZmbqHApOAdp_6/s1600/IMG_20170319_144805.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="385" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIe9CRXwqy0s7Dqw83Sz-nKhk7LW7l_MzDRbq5yhITfEiMBuKPLKOuWq1NBp6qexvmhhvSnM3yVSUd1ICb36sk8oUqoPooiaonIO0cuGuldF3tKKJao_TgXZhnxB569g0ZmbqHApOAdp_6/s400/IMG_20170319_144805.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">"Frida hayata ve yaşama devam etmesi için yegane dayanağı olan sevgilisi Diego'ya sarılıyor."</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: center;">
<br />
Aslında kendime göre kısaca özetlemem gerekirse; Frida Kahlo henüz 6 yaşındayken çocuk felci geçirir, 18 yaşında birçok kişinin de öldüğü bir trafik kazası ile de yıllar boyu hayatı korseler, hastaneler ve doktorlarla birlikte geçer. 32 kez ameliyat edilir, aylarca hastanede kalır ve 47 yaşındayken sağ bacağı kesilir. Buna rağmen hastane odasında yattığı yatakta bile resim yapmaya devam eder, başucunda Diego hep onu bekler. Resimlerini hep sandalye üzerinde oturarak yapar sağlık sorunları nedeniyle. Yine 47 yaşındayken yani 1954 yılında sağ bacağı kesildikten kısa bir süre sonra hayata gözlerini yumar. Diego ise kansere karşı savaş veriyordur ve hayatının son demlerinde zaman zaman boya fırçalarına dalar gider. Frida'yı her zaman özler. Bu sonsuz aşkı fotoğraflarıyla birlikte görmek için CerModern'e 23 Nisan'a kadar uğramayı unutmayın!</div>
<div>
<br /></div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-53635939455770936512017-03-25T11:00:00.000+03:002019-07-27T21:34:17.315+03:00Ölümsüz Tanrıların Ülkesi: Oaxaca / Fernando Franco / ANKARACerModern'de "Yolun Yarısında Bir Tebessüm: Frida Kahlo" sergisine komşu olan bir sergiden bahsetmek istiyorum ben bu sefer. Fernando Franco isimli Meksikalı bir fotoğrafçının Oaxaca'da çektiği fotoğraflarla hazırladığı bir sergi bu. Serginin ismi ise; "Ölümsüz Tanrılar Ülkesi".<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Sergide çektiğim ve çok beğendiğim birkaç fotoğrafı, altına bilgiler ekleyerek sizlerle paylaşmak istiyorum. Böylece 26 Mart'a kadar ziyaret edebileceğiniz bu sergi için hazırladığım yazıya bir fragman niteliği kazandırmış oldurabileyim.<br />
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq46Z-e06jtyxP12WabicsYYi69zvHhtNr81XYVPHcu_pG_B9fhzMlXgmZ77ZXp98W_7_RhwtLXCTRh80LBQp_zSHeJ4L6sSUOZQch5mhuAnMbS5R0W9zYvcxS2TzfJFN_04nfMS07N2BN/s1600/IMG_20170319_150530_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="372" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq46Z-e06jtyxP12WabicsYYi69zvHhtNr81XYVPHcu_pG_B9fhzMlXgmZ77ZXp98W_7_RhwtLXCTRh80LBQp_zSHeJ4L6sSUOZQch5mhuAnMbS5R0W9zYvcxS2TzfJFN_04nfMS07N2BN/s640/IMG_20170319_150530_1.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="color: #073763;">"Güney kısmı başta olmak üzere, Meksika'nın bazı bölgelerinde, hala yaşadıklarına ve sevdiklerini ziyaret etmek için geri geleceklerine inandıkları ölüler için kutlanan bir gün vardır. Bu günde ölülerin mezarlarına gece boyunca yollarını aydınlatmak, kaybolmalarını önlemek için mumlar bırakılır; ölüler ellerde kadife çiçekleri ve yiyeceklerle beklenir. Santa Maria Atzompa'da Ölüler Günü'nden bir kare."</span></td></tr>
</tbody></table>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNkB8LwnJhakc-eo-q1ct4Ly6p5_BTqmaVQ5AD1v9cPzWRM2T4JpYE8VN46fu_bjaoMJLLaB1_LzHk5MPOZiornq0qI3RZgBPg2E2rGYsZi7OHwoAzbn91qsWNzTR1nfmkEJDJG1VORBvS/s1600/IMG_20170319_150641.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="442" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNkB8LwnJhakc-eo-q1ct4Ly6p5_BTqmaVQ5AD1v9cPzWRM2T4JpYE8VN46fu_bjaoMJLLaB1_LzHk5MPOZiornq0qI3RZgBPg2E2rGYsZi7OHwoAzbn91qsWNzTR1nfmkEJDJG1VORBvS/s640/IMG_20170319_150641.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Oaxaca Katedrali.</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBScAs4kV0fwvniw0MT-b3RfDoJbiomdb0CyFnVhUTXIysir8-5YQtG-v2i_FvmpemlW9OAWSK1bX8vpMuP1Vx5HKPIZat71xNyFgCvG3vjpCOoNHCHTUc-ZqHWPIeuAiO-UhnOikG7T20/s1600/IMG_20170319_150826.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="436" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBScAs4kV0fwvniw0MT-b3RfDoJbiomdb0CyFnVhUTXIysir8-5YQtG-v2i_FvmpemlW9OAWSK1bX8vpMuP1Vx5HKPIZat71xNyFgCvG3vjpCOoNHCHTUc-ZqHWPIeuAiO-UhnOikG7T20/s640/IMG_20170319_150826.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="color: #073763;">"Hierve El Agua şelalelerinin olduğu tepeler, çevre kasabalardan gelen yapay ışıkları kesiyor ve özellikle aysız gecelerde hayranlık uyandıran bir Samanyolu manzarası sunuyor."</span></td></tr>
</tbody></table>
Instagram'da defalarca gördüğümüz, gördükçe bayıldığımız, beğendiğimiz bu kare sergide de en çok dikkat çeken fotoğraflardan biriydi.<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghyphenhyphen4HJKO7DU6Fu-u-fKfOfv6H84HZfW8ZeH7s-qR-dyzOkrhbPhRBcby1PSDSfyJeI6XJjzLRqNbrYW5Bom1-ADU6GUZKF509NNaeFc82sjZ0nvN4Ae4Z9H-i7mVIj2RXVsJ3za4SI3Ow5/s1600/IMG_20170319_150904.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="428" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghyphenhyphen4HJKO7DU6Fu-u-fKfOfv6H84HZfW8ZeH7s-qR-dyzOkrhbPhRBcby1PSDSfyJeI6XJjzLRqNbrYW5Bom1-ADU6GUZKF509NNaeFc82sjZ0nvN4Ae4Z9H-i7mVIj2RXVsJ3za4SI3Ow5/s640/IMG_20170319_150904.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="color: #073763;">"Oaxaca halkarının bir çoğunun giysileri İspanyollar ile yerli halkların arasındaki kaynaşmaya dayanır. Tlacolula de Matamoros'da geleneksel bir etek olan Enredo'ya, fetih dönemi İspanyol kadınlarının giydiği kıyafetlerdeki gibi bir astar eklenmiştir. Tlacolula, liderliği ve festivalin özü olan paylaşmayı simgeleyen Jarabe del Valle ile Guelaguetza'da temsil edilir."</span></td></tr>
</tbody></table>
<div>
Dantel detaylarına bayılan biri olarak bu fotoğrafa tutulduğumu belirtmek isterim. Fotoğrafın açısı, geleneksel kıyafete özgü olan bu dantel detayını ortaya çıkarmada çok başarılı olmuş ve ayrıca dışarıdan görülmeyen bir kısmı da gözler önüne sermiş.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Fernando Franco isimli bu foto-muhabirin sergisi hazır Ankara'ya, ayağınızın dibine kadar gelmişken hem de "Yolun Yarısında Bir Tebessüm: Frida Kahlo" ile komşuyken ziyaret edilesi mekanlarda üst sıralara CerModern eklenmeli ve 26 Mart'a kadar bu fotoğraf sergisi ziyaret edilmeli kesinlikle!</div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-77362770544990623462017-03-24T15:00:00.000+03:002017-03-25T13:46:13.784+03:003. Çağdaş Sanat Fuarı / ANKARA16-19 Mart tarihleri arasındaki 3.Çağdaş Sanat Fuarı'nı son gününde gezme fırsatı buldum birkaç arkadaşımla. Daha önce sanat galerisine gitmedim lakin ilkini gerçekleştirmiş olayım diye takıldım arkadaşlarımın peşine. Aslında sanat fuarı ama içerisi, ziyaretçilerin de sürekli dillendirdiği gibi sanat galerisinden pek de farklı değildi. Yine de ilgimi çeken çok başarılı bulduğum birkaç şey vardı. İşte bu yazımda ben bunları paylaşmak istiyorum.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0Zxxkih0atIDwI_XnlueY0DbeuPzhQ28tsOsysJQQjNvdIRy0vVjpQVzoCgy3BRPOx1qjhvn2wFaGDuLqfYmWV1_RdyfYNIifOd_fQf_9dugTQouwVOV3ypK0jS1k-gb4crmqwwvyAw8y/s1600/IMG_20170319_112857_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0Zxxkih0atIDwI_XnlueY0DbeuPzhQ28tsOsysJQQjNvdIRy0vVjpQVzoCgy3BRPOx1qjhvn2wFaGDuLqfYmWV1_RdyfYNIifOd_fQf_9dugTQouwVOV3ypK0jS1k-gb4crmqwwvyAw8y/s640/IMG_20170319_112857_1.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Onur Can Özdemir</td></tr>
</tbody></table>
Girişte ilk dikkatimi çeken; Onur Can Özdemir için ayrılan kısım oldu. Nedense resimlerini daha güzel ve anlamlı buldum. Yaptığı portreler çok dikkat çekici duruyordu. Genelde kadın figürleri üzerine çalışmıştı. <a href="http://www.onurcanozdemir.com/" target="_blank">Sitesine gitmek için tıklayın.</a><br />
<div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6Cw0SWtu6ayxGX5VDejMINh_1LeV5Elp6_CJXlDtYbzKqrc1ccqo2dHQHVYMf3oR4PNgt4CuBNLg4gBEbxYwszvtyZsGOFHJ8MeRnpWsluH8xEEDNYunzyLr63beE0a3Rx_9IOnDMCarL/s1600/IMG_20170319_113703.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="510" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6Cw0SWtu6ayxGX5VDejMINh_1LeV5Elp6_CJXlDtYbzKqrc1ccqo2dHQHVYMf3oR4PNgt4CuBNLg4gBEbxYwszvtyZsGOFHJ8MeRnpWsluH8xEEDNYunzyLr63beE0a3Rx_9IOnDMCarL/s640/IMG_20170319_113703.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Hidayet Üstün</td></tr>
</tbody></table>
<div>
Hidayet Üstün'e ait bu tablo ise 'vay be' dedirtti bize. Hemen telefonlara sarılıp fotoğrafını çektik, bayıldık.</div>
<div>
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXESwuYemFDYAc5s4vLgSopS9p2I-Y1G86VMhCysSPnqEdLnzLDFJVFyQpAjJPEXhlkQ1HE-JAK55bAApOqS0nPtSLybK2ykEfd_S44kyt1R4dI9QdxvO_lnXqcsZGiBQLu6E8VIRNz8dK/s1600/IMG_20170319_114130.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXESwuYemFDYAc5s4vLgSopS9p2I-Y1G86VMhCysSPnqEdLnzLDFJVFyQpAjJPEXhlkQ1HE-JAK55bAApOqS0nPtSLybK2ykEfd_S44kyt1R4dI9QdxvO_lnXqcsZGiBQLu6E8VIRNz8dK/s640/IMG_20170319_114130.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">neonvinç - Sezen Aslan</td></tr>
</tbody></table>
Ve bu mükemmel çalışma Sezen Aslan tarafından hazırlanmış olup, ilk defa 2017 yılı Ocak ayında bir sergide yer almış. 'neonvinç' ismindeki bu tablo Ankara ilinin gündüz ve gece görünümlerinde en sık rastlanan ögeler olan kule vinçler ve neon ışıklardan referans alınarak oluşturulmuş. Sanatçı ayrıca bu iki anahtar kelime için bir de ekleme yapmış; <span style="color: #4c1130;">"Ankara'yı tek kelime ile soyutlamada kullanılabilecek hayali sözcük."</span><br />
<span style="color: #4c1130;"><br /></span></div>
<div>
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiss7etI0BHXvmGcCHgwD2JYjP9zJmQC_I-K_tuXxXhtBIM5pcQ6Mlry8jCyg43JLmejAG2QLNRzy6FHnXtYysjqiAFhkuzvN6BMDJfab4jCU9lfTnCN5C9bJm52k8SUdYvxZqinSWn64mo/s1600/IMG_20170319_114306.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiss7etI0BHXvmGcCHgwD2JYjP9zJmQC_I-K_tuXxXhtBIM5pcQ6Mlry8jCyg43JLmejAG2QLNRzy6FHnXtYysjqiAFhkuzvN6BMDJfab4jCU9lfTnCN5C9bJm52k8SUdYvxZqinSWn64mo/s640/IMG_20170319_114306.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">SO YU NU YO RUZ. - Küratör Füsun Kavalcı</td></tr>
</tbody></table>
İşte en çok bayıldığımız duygulandığımız ve fuarda da en çok ilgi gören bu çalışma; aslında bir duyarlılık ve farkındalık projesi imiş. Tam 18 kişinin birbirinden ayrı olarak hazırladığı bu çalışmalar birleştirilip bu görüntü verilmiş. Madencilerimizin maden ocağındaki soyunma odalarından esinlenerek hazırlanılan proje, insanlığın yaşayan ve yaşamayan gizli kahramanları, madencilerin anısına yapılmış.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIV0JT9zw3nuyQ9bqi8GHUZWhIrdC0FlkFHiPHaSjWVQLBsR8I54QWKYm_PXNhzFSNWT1fJ4tK7tpzlmIy8W2c5OiAUoQ_LiaP0hc4EI26O7cI2XEv4I_oiRgAwyuOhyMhoI_DwUeXeTp4/s1600/IMG_20170319_114333.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIV0JT9zw3nuyQ9bqi8GHUZWhIrdC0FlkFHiPHaSjWVQLBsR8I54QWKYm_PXNhzFSNWT1fJ4tK7tpzlmIy8W2c5OiAUoQ_LiaP0hc4EI26O7cI2XEv4I_oiRgAwyuOhyMhoI_DwUeXeTp4/s640/IMG_20170319_114333.jpg" width="480" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Burak Ekinci - "OCAK"</td></tr>
</tbody></table>
Burak Ekinci bu çalışması için; "<span style="color: #4c1130;">Madenler doğal olarak mineral kaynaklarıdır. Birilerinin refahı için çıkartılır, bir diğerlerinin ekonomisi için de satılır. Madenciler ve doğa genelde tahrip ve göz ardı edilir. Her madenci kendi maden ocağını el birliği ile oluşturur, daha sonra içinde çalışır, bazen eğlenir güler ama daha çok üzülür. En sonunda ya hastalanır ya da kendi madeninde ölür.</span>" notunu düşmüş.<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDdXQexPbiK1VOxe2QNKoNcJSdjTYH4Uy6dwOxFmLKZyfBpXbkg3Q3KpRQauI1ycsvTsM00xJSadkQOvbOgvsVbWcWpcWVbhmt9SrP0u9ymX_myCPbhO1B76IzZq__NzW7AdCTR3Cq8Dm-/s1600/IMG_20170319_114356.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDdXQexPbiK1VOxe2QNKoNcJSdjTYH4Uy6dwOxFmLKZyfBpXbkg3Q3KpRQauI1ycsvTsM00xJSadkQOvbOgvsVbWcWpcWVbhmt9SrP0u9ymX_myCPbhO1B76IzZq__NzW7AdCTR3Cq8Dm-/s640/IMG_20170319_114356.jpg" width="480" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Beste Ocak - "PERSPEKTİF"</td></tr>
</tbody></table>
Beste Ocak bu çalışması için; "<span style="color: #4c1130;">İçinde kömür barındırması sebebiyle kurşun kalemi kullandım. Kurşun kalemlerle oluşturduğum karmaşık kafes görüntüsü, maden işçilerinin asansörlerini anlatmaktadır.</span>" notunu düşmüş.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Aynı zamanda fotoğrafını çekmediğim ama notlarını çok beğendiğim birkaç kişiyi de buraya eklemek istiyorum. </div>
<blockquote class="tr_bq">
Zahide Bahadır - "MADEN AĞI" : <span style="color: #4c1130;">Maden emekçilerimiz, güneş görmeden çalıştıkları için kuru bir çiçek... Herhangi bir neden ile madenden çıkamamalarına karşın örümcek ağı...</span><span style="color: #4c1130;"><br /></span>Derin Sevil Bodur - "KUYU DİBİ" : <span style="color: #4c1130;">Çalışmamda, karşılıklı yerleştirilmiş aynaların derinlik algısı üzerinde yarattığı optik yanılsamadan faydalandım. Bir döngü haline giren görüntü dipsiz bir tünel görüntüsü oluşturuyor. Birbirimize ve evrene bu tür tünellerle, solucan delikleriyle bağlı olduğumu düşünüyorum.</span><span style="color: #4c1130;"><br /></span>Hüseyin Erol - "KÖMÜR GÖMDÜLER" :<span style="color: #4c1130;"> Maden ocağında grizu patlaması olduğunda, göçük altında kalan maden işçisinin cesedini çıkartmak imkansızdır. Ancak ailesine bir cenaze töreni yapılmak zorundadır ve birinin gömülmesi gerekmektedir. İşte Anadolu'da oluşturulmuş bir gelenek vardır. Tabuta cansız beden yerine kömür koyulur ve o tabutun içi aileye gösterilmeden gömülür...</span><span style="color: #4c1130;"><br /></span>Tansu Sungar - "ÜÇ KURUŞ" : <span style="color: #4c1130;">Madencilerin çalışma koşullarının ağır olmasına rağmen karşılığını iyi bir şekilde almamaları ve üç kuruş paraya çalışmak zorunda kalmalarını anlatmak istedim. Ve ufak bir ücret aldıklarını göstermek amaçlı, 1 kuruşları yolu andırır şekilde kullandım. O yol uzun ama hepsini toplayınca elde kalan hiç...</span></blockquote>
<div>
Daha fazla uzatmadan bu yazıyı burada sonlandırıyorum. Böyle anlamlı çalışmaların sahiplerini ayrıca tebrik ve teşekkür ederim. </div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-14706174459524280492017-03-20T12:00:00.000+03:002017-03-25T13:07:48.981+03:00Günlerime Not X<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih_CAe4-cTpMGCTD1uZ8OdNhFWCwOBGeSU48ycBcqKUWXcmf6IljTtS_6Yz4cBSqN0r49Z-x2hhfTqH8du1GFtdZx2D8kvIF7YtCT-3lLSbH8C4_HLLM51u900xfDg9a8b5M_u5GcGXo_B/s1600/IMG_20170310_093736_822.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih_CAe4-cTpMGCTD1uZ8OdNhFWCwOBGeSU48ycBcqKUWXcmf6IljTtS_6Yz4cBSqN0r49Z-x2hhfTqH8du1GFtdZx2D8kvIF7YtCT-3lLSbH8C4_HLLM51u900xfDg9a8b5M_u5GcGXo_B/s640/IMG_20170310_093736_822.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Belki unutmayı beceremiyoruz Frida, aklımızda hep eski sözlerin yükü. Neye dokunsak, orası çamurlu gece. Nereye baksak, oradan bir rüzgar geliyor yüzümüze. Çürümek de böyle bir şey Frida.*</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Diego Rivera</div>
<br />Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-25765247054336743402017-03-19T18:00:00.000+03:002017-03-25T13:46:46.819+03:00Bir Anneanne Bir Çilek<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLr5ld0MBQvlyuMA6hoWmx9H2Kyl30mPY_JUG2dDEBCmNzQC-yD2HOAAnNURdUqOuJwbXw0rGZtJtmeEXPYl-AZxtwvT5b87uheCiJlwVYl5BUo8_8HvvKtSvtWuu0EG8fg00CEF_guoGm/s1600/IMG_20170307_123753_373.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLr5ld0MBQvlyuMA6hoWmx9H2Kyl30mPY_JUG2dDEBCmNzQC-yD2HOAAnNURdUqOuJwbXw0rGZtJtmeEXPYl-AZxtwvT5b87uheCiJlwVYl5BUo8_8HvvKtSvtWuu0EG8fg00CEF_guoGm/s640/IMG_20170307_123753_373.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
İyi akşamlar!</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Ben yıllar öncesine dönüyorum bu akşam; şu fotoğrafı çektiğim güne. 2015 yılının Temmuz ayına. Ya salı ya cumartesi olması gerek, tam tarihi hatırlayamıyorum. Sadece İnebolu'da çarşı pazarının kurulduğu bu iki günden biriydi ve biz sabahın köründe kalkmış, anneanneme pazar hazırlığında yardım ediyorduk.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Benim anneannem kendini bildi bileli İnebolu'da yaşar. Küçük bir tarlamız vardır orada, Ahmet Maranki'nin tarlasına komşu olan. Ben ne zaman gitsem o tarlada karşılaşırım anneannemle. Yaşlandıkça daha çok tarlada vakit geçirmeye başladı hatta. Bana taş çıkartır bu konuda, ben 3-4 saat içinde yorulup uyumak için yatak aramaya başlıyorum. Günümüz gençliğini tam olarak ifade ediyorum bu konuda. Hareketsizliğe çok alışkınız, eskiler gibi değiliz. Anneannem ise sabah 7 gibi uyanıp yarım saat içinde tarlanın yokuşunu iner, akşam ezanından sonra da o yokuşu geri çıkar eve gitmek için.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Çok yorucu ama annem şehir hayatının içinde kendini bulduğundan beri hep anneannemi kıskanır, 'ah,' der, 'şimdi çilek topluyordur'. Ben de çilek toplamıştım işte o gün. Hayatım güzeldi, birkaç aydır köyde dedemlerin yanında yaşıyordum ve kafama taktığım şeyler gün gün azalıyordu. Sürekli yoruluyordum, çok az uyuyordum ama güzeldi. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Böyle diyorum ama şimdi sorun, yazları gidince daha az kalıyorum. Neden? Özlemiyor muyum? Özlüyorum tabi ama tembellik işte. O berbat okul döneminden ve birkaç kötü olaydan sonra karnemi bile almadan dedemlerin yanına gitmiştim, gidince de birkaç ay kaldım, gelmedim İstanbul'a. Çünkü gelmek istemiyordum, kafamı boş şeylerle doldurmak bana yardımcı olmuyordu. Sürekli meşgul olup, yoğun olup kafamı dinlemek istiyordum ve o yaz bana en iyi gelen şey; o köy yaşamı olmuştu.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Ah, o çilekler! Dalından doparıldığı gibi yendiğinde öyle güzel tatları vardır ki, hele de ilaçlanmamış ise. Kokusu bile sizi mest eder. Bu yüzden genelde gezginlerin sayfasına yorum yaparım; gittiğiniz yerlerde köylere uğrayın, sizlere siz söylemeden mutlaka tarlalarının kapısını açacaklardır, diye. İlaçsız, hormonsuz nasıl olurmuş tatları, nasıl kokarmış o meyveler, sebzeler; işte en çok bunları gezin, derim. Çünkü en çok 'ölmeden önce yapılması gereken şeyler' tam da bunlar!</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<br />Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-28654201180374455442017-03-19T09:00:00.000+03:002017-03-25T13:06:14.445+03:00Günlerime Not IX<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjisB0Vk_ZEOyFBxRRmzNaubT2Nlj7c_eFw22g96xG5ZOe3XpUXLl7ufeVzvTs3dbgJMT0DX8c2SOQ2xLPgb33K6WbZoDiElnyLwqxHKYHDWfLsoG2S8ffydsc5t6P7otCx-FfnZ1Dt7oXi/s1600/IMG_20170313_173933_460.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjisB0Vk_ZEOyFBxRRmzNaubT2Nlj7c_eFw22g96xG5ZOe3XpUXLl7ufeVzvTs3dbgJMT0DX8c2SOQ2xLPgb33K6WbZoDiElnyLwqxHKYHDWfLsoG2S8ffydsc5t6P7otCx-FfnZ1Dt7oXi/s640/IMG_20170313_173933_460.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
"Eğer, hayatımızın bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim. Biri, o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken… Öteki, bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün…<br />
<div>
Herkes âşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyor. Ama aslında bu kadar basit işte: Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan âşıksın."</div>
<div>
Kürşat Başar / Başucumda Müzik (Arka Kapak)</div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-5121474358116279722017-03-17T21:38:00.000+03:002017-03-25T13:08:15.646+03:00Günlerime Not VIII<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDyzmHpncg1X5-DTPEf_hQzVKJPhRn62YhcIwxQ15YRTrZIYLu4atP5QKC8a57RRDATxahTE5W_yXqT4g77Iww690PhUpJMg-O4ckF6UlmGksnnLkTN1faumVXqQTermxN6v3SRHA3ggOA/s1600/IMG_20170314_123540_127.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="568" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDyzmHpncg1X5-DTPEf_hQzVKJPhRn62YhcIwxQ15YRTrZIYLu4atP5QKC8a57RRDATxahTE5W_yXqT4g77Iww690PhUpJMg-O4ckF6UlmGksnnLkTN1faumVXqQTermxN6v3SRHA3ggOA/s640/IMG_20170314_123540_127.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Evet, bazıları hayat boyu gerçeği arar, bazılarıysa kendi gerçeğini kurar ve ona inanırlar.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Ama bana göre yalnızca korkaklar hayatın, küçük bir dünyanın, kendi dünyalarının içindeki kurallara göre yaşanması gerektiğine inanırlar ve başkalarını da aslında her yüzyılda, haritanın üzerindeki her farklı renkteki kıta parçasında değişen kurallara göre yargılamaya kalkışırlar.*</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Kürşat Başar / Başucumda Müzik</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-63573431221313813782017-03-10T12:00:00.000+03:002017-03-25T13:06:44.274+03:00Günlerime Not VII<span style="background-color: white;">Her gözyaşım bir kuş olsa bile</span><br />
<span style="background-color: white;">ellerinden öteye geçemiyor</span><br />
<span style="background-color: white;">ve o kalbine hiç uğramıyor olmalı.</span><br />
<span style="background-color: white;">oysa gökyüzü sonsuzdu</span><br />
<span style="background-color: white;">kuşlar uçuyordu</span><br />
<span style="background-color: white;">ve kalpler birbirine karşıydı.</span><br />
<span style="background-color: white;"><i>Şubat</i></span>Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-64202509646926203822017-03-08T21:14:00.001+03:002017-03-25T13:07:07.907+03:008 Mart Dünya Kadınlar Günüİyi akşamlar!<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Bugün sonunda bu yazının başına oturabildim ve saat çok geç olmadan yayınlamak istiyorum. Bugün hepimizin bildiği üzere 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Kutlayanlar oldu, umursamayanlar oldu, standlar açan oldu, yürüyüşlere katılanlar ve bu yürüyüşleri düzenleyenler oldu hatta kutlayanlara saldırı düzenleyen bir grup bile oldu, neyse ki can kaybı olmadan atlatıyoruz şu anda bu günü. (Şükrettiğimiz şeylerin önemi ne derece büyümüş, farkında mısınız?)</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Öncelikle her yerde bugünün tarihteki anlam ve önemi yayınlanmış olsa da ben de buradan kısaca bir özet geçmek istiyorum.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<span style="color: red;">8 Mart 1857 tarihi. ABD'nin New York kenti. Bir grup tekstil işçisi; 40.000 kadın. daha iyi çalışma koşulları için greve başlıyor ve 120 can kaybı. </span></div>
<div>
<span style="color: #660000;">Polisin işçilere saldırması ile işçiler, önünde grev yaptıkları tekstil fabrikasına kilitleniyorlar. Daha sonra fabrikada çıkan yangın ile işçiler kaçmaya çalışıyorlar ama fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamıyorlar. ve 120 kadın işçi can veriyor. </span></div>
<div>
<span style="color: #660000;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
💬<br />
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjydizBBV729T8p_K5fnovAhg4QyWLWzLeaUCgqUkJmyojj8yno-UsqgvXhUY3CEsFYM5Kq78Dz_SLSRn-RogfX3O9wDYAm77NfawoN5OkRO3Uz88K-kTIazUx0SIxIaxPfNH1oKpnATz7i/s1600/16819230_1628443493848991_4164199138417615764_o.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjydizBBV729T8p_K5fnovAhg4QyWLWzLeaUCgqUkJmyojj8yno-UsqgvXhUY3CEsFYM5Kq78Dz_SLSRn-RogfX3O9wDYAm77NfawoN5OkRO3Uz88K-kTIazUx0SIxIaxPfNH1oKpnATz7i/s400/16819230_1628443493848991_4164199138417615764_o.jpg" width="275" /></a></div>
<div style="text-align: left;">
Hacettepe Üniversitesi Geleneksel Müzik Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi (HÜGEM)'nin Bergüzar Kadınlar Topluluğu ile birlikte 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne özel düzenlediği Anadolu Türküleri Konseri'ne katıldım dün ben. Öyle çok türkü dinleyen biri değilim aslında ama üniversiteye başladığımda her şeyi denemek ve her yere gitmek istediğimden dolayı ve dün gece de bir işimiz olmadığından dolayı bir arkadaşımla bu konsere gittik.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Öncelikle sunucuyu çok başarılı buldum. Verdiği bilgiler ve bunun eşliğinde edebiyatımızdan bazı hatırlatmalar yaparak konuşmalarını çok ilgi çekici ve dinlenebilir yapmayı başarmıştı. En çok onu dinledik. </div>
<div style="text-align: left;">
Türküler ayrı bir güzeldi. Ne yanık sesli kadınlar vardı bir duysanız. Türkü dinlemeyen benin bile bazı seslerde tüyleri diken diken oldu. </div>
<div style="text-align: left;">
Yalnız bence bazı eksiklikler vardı. Evet, her şeyiyle çok güzeldi ama 'Anadolu Kadınları' deyince ben Anadolu'ya ait bazı motifler görmeyi bekledim. Bu belki kıyafet, belki sahneye birkaç süsleme tarzı olabilirdi. Enstrümanlar yöreseldi tabi ama bence bu pek de yeterli değildi. Göze hitap eden bazı şeyler eksikti benim fikrimce. </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrAQWE-YNHxwSG2DNh_0Zi-Qn7OQvUqKDKrlBsoRt5_pxgCNsdsgR2uzbdMbK99SD90ep9gy9EWPyhDYL3gNV76SNH0T5Daie-kRRkjMnHZuF3xIauU7g-EjnTjWd6CFlrnN1UgezBxOi1/s1600/2017-03-08+09.11.23+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="256" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrAQWE-YNHxwSG2DNh_0Zi-Qn7OQvUqKDKrlBsoRt5_pxgCNsdsgR2uzbdMbK99SD90ep9gy9EWPyhDYL3gNV76SNH0T5Daie-kRRkjMnHZuF3xIauU7g-EjnTjWd6CFlrnN1UgezBxOi1/s320/2017-03-08+09.11.23+1.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<i><span style="color: #4c1130;">"Her ülkenin kadınları başkadır ama Anadolu kadını bambaşkadır. Her şiirde, her türküde Anadolu kadınından bir iz vardır." </span></i></div>
<div style="text-align: center;">
<i><span style="color: #4c1130;"><br /></span></i></div>
<div style="text-align: left;">
Dinlediğimiz halk türkülerinin %60'ından fazlasının kadınlar tarafından kaleme alındığını ve söylendiğini biliyor muydunuz? Evet, tahmin edilebilir bir şey, haklısınız. Yine de böyle sayısal rakamlar verildiğinde o bilgi her zaman gözüme daha mükemmel ve inanılamaz gözükmüştür. Konserde bunun gibi pek çok şey söylendi. Neşet Ertaş'tan tutun, edebiyatımızdaki birçok tanınmamış şaire kadar alıntılara ve şiirlere yer verildi. Ve bunlar harika seslerle, çok içten duygularla okundu. </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<i><span style="color: #741b47;">"Kadın ana iken verdiğini, yar iken ister. Onun için iki büyük nimetim var; biri anam, biri yarim."* Neşet Ertaş</span></i><br />
<div>
<i><span style="color: #741b47;"><br /></span></i></div>
<div>
Kendimi çok değerli hissettiğim bir etkinlikteydim işte ben dün akşam. Ellerimize birer karanfil verdiler, salon tıklım tıklım doluydu hatta ayakta kalanlar bile vardı. Böyle güzel bir etkinliğe de bu yakışırdı sanırım. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Çok teşekkür eder ve ve tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlarım!</div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-49616521403625188702017-03-07T11:00:00.000+03:002017-03-25T13:08:30.673+03:00Dünyada Yalnız Olmamak Adına<span style="background-color: white;">İçinizin çok dolu olduğu ama konuşmanın yolunu bulamadığınız anlarınız oldu mu? Şu an tam da onu yaşıyorum ben. İyi-kötü o kadar çok şey var ki aklımda, dökmek için çabalasam da tırnaklarıyla tutunmuşlar, ayrılmıyorlar benden. Madem içimdekileri anlatabilecek kelimeleri bulamıyorum, o zaman ben de bu içimdeki anlatabilecek kelimeleri bulamama durumunu yazayım dedim.</span><br />
<span style="background-color: white;">Geçende Stefan Zweig'tan 'Olağanüstü Bir Gece' adlı kitabı okurken şöyle bir paragrafa denk geldim:</span><br />
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: white;"><span style="color: #666666;">Beni bırakan insanlar, gelen ve giden kadınlar oldu, her defasında odada oturmuş camın dışındaki yağmuru seyreden biri gibi hissettim kendimi; doğrudan yakınımda olan şeylerle bile aramda camdan bir duvar vardı ve kendi irademle onu yıkacak gücü bulamıyordum.</span></span></blockquote>
<span style="background-color: white;">Çok etkiledi burası beni. Hayatım boyunca defalarca kez hissettiğim bir şeyin bu kadar iyi anlatılması o kadar garip geldi ki bir an. Sanki o his sadece bana özgü bir şeydi ama o an ben onun aslında öyle olmadığıyla yüzleşmiştim. Biliyorum, herkes en az bir kez hissetmiştir bunu hayatında, farkındayım. Yalnız olmadığımı aslında hep biliyordum ama 'insanlık beklentisi' demek istiyorum ben buna. Hissettiğimiz şeyleri sadece biz hissedebilirmişiz gibi bizimle ilgilenilmesini bekleme durumu. Yalansa yalan diyin. </span><br />
<span style="background-color: white;">Bu yüzden böyle başladım bu yazıya. Hepimizin hep yaşadığı hisleri her seferinde sadece bize özelmiş gibi yaşıyoruz. Evet, tabiki bize özel ama yalnız değilsiniz yada yalnız değiliz. Yalnız hissetmekten vazgeçmeliyiz. Dünyanın diğer ucunda olsa bile o an sizinle aynı şeyleri hisseden hatta belki aynı şeyleri aynı anda yaşayan bir kişi mutlaka var. </span><br />
<span style="background-color: white;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBDcX2Uc1VSfg9nHuHyl7yBrlXRdayLnexW3lRC9HAnntW8s7ieP7-d3TZPK_3XIrYvBc9wOUSWpJB6d4xKVqaUOVl9H-4gLj4eZSiW1uF7c5qmPPkkLPTQECBE11R42j9fr6sQjN6v1hp/s1600/IMG_20170217_130104_985.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="264" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBDcX2Uc1VSfg9nHuHyl7yBrlXRdayLnexW3lRC9HAnntW8s7ieP7-d3TZPK_3XIrYvBc9wOUSWpJB6d4xKVqaUOVl9H-4gLj4eZSiW1uF7c5qmPPkkLPTQECBE11R42j9fr6sQjN6v1hp/s320/IMG_20170217_130104_985.jpg" width="320" /></a></div>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="color: #7f6000;"><span style="background-color: white;">Hep kendimi dünyanın en garip insanı olarak düşünürdüm, </span>fakat sonra dünyada ne kadar çok insan olduğunu düşünmeye başladım. Bu kadar çok insan arasında elbet benim gibi biri olmalıydı, kendini benzer yönlerden tuhaf ve kusurlu hisseden. Sonra onu hayal etmeye başladım. Bir yerlerde oturmuş onun da beni düşünüyor olduğunu hayal ettim. Yani eğer bir yerlerdeysen ve bunu biliyorsan, evet, bu doğru ben buradayım ve en az senin kadar garibim.*</span> <span style="color: #7f6000;">Frida Kahlo</span></blockquote>
<br />
Ben anlatmak istediğimi anlattım. <span style="background-color: white; font-family: inherit; font-size: inherit; font-style: inherit; font-weight: inherit;">🙋 Üstüne Frida Kahlo bile katıldı buna, aslında ben ona katıldım. Sonuç olarak yazdık bir şeyler, açıkladık. Yalnız hissetmeyin, yalnız değilsiniz. Sizin gibi biri var. Onunla konuşamasanız bile, bunu bilmek sizin hislerinizle başa çıkmanızı kolaylaştırmayacak bile olsa öyle biri var ve aslında yalnız değilsiniz. Sizin gibi zorlanan bir kişi hatta belki onlarca kişi var. Şimdi oturup da kendinize aynı benim gibi şunları demeniz gerekiyor: "</span><span style="background-color: white;"><span style="color: #cc0000;">Ayrıca tüm bunları yaşadıktan sonra hala kendime 'zayıf biri' diyemem. Hiç ummadığım kadar güçlüyüm hem de."</span></span>Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-69496217248196273242017-03-05T11:00:00.000+03:002017-03-25T13:09:07.173+03:00Günlerime Not V<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbkhmuIBELBk3dye8mqHRMS6al_QeiCBOhCunJ7Pb30E067Qbu9UZ0UHHJvQAtiCvfmytj4pjev-lf75Vi5ZOypLPJlzihE2AMKWvdgm-tRDgQT5Y-fV_imwX-vqdTUZ2ObptDwIwDmJ4t/s1600/IMG_20170227_162334.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbkhmuIBELBk3dye8mqHRMS6al_QeiCBOhCunJ7Pb30E067Qbu9UZ0UHHJvQAtiCvfmytj4pjev-lf75Vi5ZOypLPJlzihE2AMKWvdgm-tRDgQT5Y-fV_imwX-vqdTUZ2ObptDwIwDmJ4t/s320/IMG_20170227_162334.jpg" width="240" /></a></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmInrHJVNPbnEG1ByjtdlZ5KKRV_qltX2t2_GXtIgrmxyFsgtLAFZFFUbocV1n3QKl1NzKZbN3Mh-k9jQ8kg7FBQrf13GVFvmzd2HWYvquUoAS2GtjLI3fvAP9K4Dz-WTbieE8qemOYaXq/s1600/IMG_20170227_162317.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmInrHJVNPbnEG1ByjtdlZ5KKRV_qltX2t2_GXtIgrmxyFsgtLAFZFFUbocV1n3QKl1NzKZbN3Mh-k9jQ8kg7FBQrf13GVFvmzd2HWYvquUoAS2GtjLI3fvAP9K4Dz-WTbieE8qemOYaXq/s320/IMG_20170227_162317.jpg" width="240" /></a><br />
<br />
<br />
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<span style="text-align: center;"><br /></span>
<span style="text-align: center;"><br /></span>
<span style="text-align: center;">Ona bir ad bile vermedik. Bazen yanına gidip tüylerini seviyoruz o kadar. O da bizi takip ediyor sonra. Bizimle birlikte karşıdan karşıya geçiyor ve o an o kadar korkmuyor ki. Özellikle sol tarafımızda yürümeyi seviyor. Sürekli onu sevmemizi, ona dokunmamızı istiyor. Gördüğü herkese yanaşıyor, hiç korkmadan hem de.</span></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Öyle normal bir köpek değil. Oturulup düşünüldüğünde hepimize örnek olması gereken bir köpek bence o. Sırf sevgi görmek istiyor ve bunun için ne kadar itilip kakılsa da korkmadan insanlara yanaşmaya devam ediyor. Her seferinde yine, yorulmadan..</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpqdVJDzZGyIuXpn6nxO4fDFpiEJBpwDAKK00dQTG2EefZTlkg3L9GM65dDYBWFwghAx-v20P83EQZCFvu-CiFvyGoZxYMITNeyITs-blVG4Rt9Ie9iRhLCUVb0M1TclyFyA5PTCGXFScD/s1600/IMG_20170227_172930_243.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpqdVJDzZGyIuXpn6nxO4fDFpiEJBpwDAKK00dQTG2EefZTlkg3L9GM65dDYBWFwghAx-v20P83EQZCFvu-CiFvyGoZxYMITNeyITs-blVG4Rt9Ie9iRhLCUVb0M1TclyFyA5PTCGXFScD/s400/IMG_20170227_172930_243.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Umarım yıllar sonra bile hep o sahilde, bizi her gördüğünde tanıyıp, koşarak yanımıza gelirsin ve umarım hep tüylerini sevmeyi bıraktığımız anda patilerinle ellerimize dokunursun..</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<i>27 Şubat</i></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-4507065984777069222017-03-04T10:00:00.000+03:002017-03-25T13:09:17.294+03:00Günlerime Not IVAnkara'da yağmur yağıyor bugün.<br />
<div>
Sabah acayip yorgun ve her şeye karşı bariz bir isteksizlikle uyandım, sanırım havanın bu kapalılığı da bir etken. Halbuki yağmuru ne kadar severim.</div>
<div>
Hüznü seven biriyim aslında, genelde dışarıdan insanın kendine acı çektirmeyi sevmesi gibi algılanıyor. Öyle olduğunu düşünmüyorum, sadece genel olarak sakin ve anlamlı bir hayat yaşamayı tercih ediyorum. Bunun için olan çabam yada dışarıya verdiğim görüntü ise biraz üzgün gözükme olabiliyor.<br />
Yorgunum, ağzımdan çıkan cümlelere çok hakim olamıyorum artık. Üzerimdeki öyle bir yorgunluk ki anlık bir kurtulma arzusuyla istemediğim şeyleri bile sonlandırabilecek cümleler kurabiliyorum. Bayağı yoruldum, bir gün yatağımdan hiç çıkmayayım, kimseyle konuşmayayım, sadece gözlerim kapalı uyuma taklidi yapayım istiyorum. Birilerini çok özlüyorum, özellikle yanımdayken bana hissettirdikleri şeyleri, bana olan davranışlarını. 'İşte bu hal, bu yaşantı bencillik değil de ne?'<br />
<div>
<i>2 Mart</i></div>
</div>
<div>
<i><br /></i></div>
<div>
<span style="background-color: white; color: #0c343d; font-family: "arial" , "tahoma" , "helvetica" , "freesans" , sans-serif; font-size: 15.4px; text-align: right;"><i>Okuduğum her satırda, içtiğim her dublede, tuttuğum her oruçta, sevdiğim her kadında kendimden bir şeyler arayıp durdum. Dolayısıyla da her şeyle kurduğum ilişkinin öznesi hep ben oldum. Şimdi biri kalkıp bana bencilsin dese kızarım. Peki bu hal, bu yaşantı bencillik değil de ne?*</i></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; color: #0c343d; font-family: "arial" , "tahoma" , "helvetica" , "freesans" , sans-serif; font-size: 15.4px; text-align: right;"><i>Ali Lidar</i></span></div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-72490742182361685232017-03-03T11:00:00.000+03:002017-03-25T13:09:25.986+03:00Günlerime Not III<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEja7fRlobiMK18QFAVK6Wg2ynt1wbc0C_wDaqqd5qPLj4oMvugUe_MkSwlHJHIGVAGfViz-V3uRjmm7fOMRZEhp8LLmbQwameQCmvEuzT74jaiwji1dvS0v8ED8Bi_C7u0pGd7FAudvOHy8/s1600/IMG_20170301_130650_245.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="514" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEja7fRlobiMK18QFAVK6Wg2ynt1wbc0C_wDaqqd5qPLj4oMvugUe_MkSwlHJHIGVAGfViz-V3uRjmm7fOMRZEhp8LLmbQwameQCmvEuzT74jaiwji1dvS0v8ED8Bi_C7u0pGd7FAudvOHy8/s640/IMG_20170301_130650_245.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Büyükada'dan sokak sanatı. 27 Şubat 2017</td></tr>
</tbody></table>
<br />Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-28001174147629191032017-03-02T22:19:00.000+03:002017-03-25T13:09:33.570+03:00Günlerime Not II<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBenixqxDTVKXSdyNRk96iojIqZMVZOTm54mhdo7UZcuA6moDkPjDuLKsnKR8mASCwRx3IsNpCy4EHwgX_ilRz0FIUgvLPxayPbqO7AoSqBrH1__7sYNa07STfRZXUpASqakHF-zPOt0-g/s1600/IMG_20170224_191310_595.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBenixqxDTVKXSdyNRk96iojIqZMVZOTm54mhdo7UZcuA6moDkPjDuLKsnKR8mASCwRx3IsNpCy4EHwgX_ilRz0FIUgvLPxayPbqO7AoSqBrH1__7sYNa07STfRZXUpASqakHF-zPOt0-g/s640/IMG_20170224_191310_595.jpg" width="512" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">İstanbul'a dönerken - TCDD Trenleri - 24 Şubat 2017 Saat:19.10</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: large;">koca bir çanta dolusu mutluluk.</span></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<br />Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-42389908567826411062017-02-25T11:00:00.000+03:002017-03-25T13:10:29.791+03:00"Bir rehine gibi esir kaldım"Lise sondayken bir üniversite festivaline gitmiştik, orada psikoloji bölümüne gitmeyecek olsak bile arkadaşımla psikoloji bölümünün konferanslarına girmiştik. Çok etkilendiğim bir konuşma yapmışlardı. Her zaman mutlu olmak zorunda olmadığımızı, üzgün olmanın aslında bir suç olmadığını ve mutlu anlarımızı paylaştığımız kadar üzgün anlarımızın da hayatımızda paylaşılmaya değer olduğunu anlatmaya çalışmışlardı. Maalesef ki genel olarak içimizi, hislerimizi hep saklıyoruz; bunu bir mecburiyetmiş gibi algılayıp birileri asıl hislerimizi fark ettiğinde o kişiden önce korkuyoruz. Bu şekilde ilerliyor hep yaşamımız. Hislerimizi anlayan o kişiyle yakın olsak bile bir süre sonra hislerimizi ona anlatmaya çekinir hale gelebiliyoruz yada anlatmak istemiyoruz. Bir çırpınış bence bu, kayboluş hatta.<br />
<a name='more'></a><br />
<div>
<div>
Hepimiz birilerine, bir şeylere sığınıyoruz: Annemizin saçlarımızı okşamasına, "geçeçek yavrum" demesine, babamızın her sabah gitmeden harçlık bırakmasına, köpeğimize, kedimize, sevdiğimiz mesleğe.. Bu sıralamalar böyle gider. Doğamız gereği kendimizi güvende hissetmek için güç alabilme adına bir şeylere sığınıyoruz, kendimizi onlara yaslıyoruz. Bu şekilde geçirmeye çalışıyoruz yaşamımızı. </div>
</div>
<div>
Ben kendi açımdan konuşacak olursam insanlara sığınmayı tercih ediyorum genelde. Sığındığım kişinin bana olan davranışlarından güç alıyorum, hep öyle oldu sanırım böyle de olmaya devam edecektir büyük ihtimal. Ama ipin ucu maalesef ki sığındığım kişi beni kendinden ittiğinde koptu. Tabi ki daha kötü birçok şey vardır ama o an yaşadığım değersizlik hissi ve bir boşluğa itilmem, buna zorunda bırakılmam.. sanırım benim yaşadığım en kötü deneyimlerden biriydi, hatta en kötüsüydü. </div>
<div>
Bu yazı biraz bir iç hesaplaşmaya doğru gidiyor, kusura bakmayın. Durduramıyorum kendimi, ne kadar saf olduğumu ne kadar zayıf olduğumu anladığım o an, daha kötü bir an geçirinceye dek en kötü anım olarak kalacak ve ben bunun hissiyle uzun bir süre daha yaşayacağım sanırım.<br />
<br />
Birilerinin saçımı okşayarak geçeceğini söylemelerini isterdim, güç alabilirdim bundan.<br />
<br />
Buraya bu aralar çok dinlediğim bir şarkı bırakıyorum, keyifli dinlemeler..</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/Rezmjtm6LkQ/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/Rezmjtm6LkQ?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<div>
<br /></div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-25753337551449945472017-02-23T11:00:00.000+03:002017-03-25T13:20:33.493+03:00Kısa Bir Galata<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgX2klHLVFRGOYSlgpR15IPbAFs2VzucgzLKPimyg6zkFKp8RrUz3UActigEWFNBUUEjgOcsK_dwvpCMy63rTc4H4DbPfNR0RuQA9K6ck3jl7UJgz8E9bCLOK4qIuKCLD5DEPpacE83IhWw/s1600/2017-02-10+08.22.31+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgX2klHLVFRGOYSlgpR15IPbAFs2VzucgzLKPimyg6zkFKp8RrUz3UActigEWFNBUUEjgOcsK_dwvpCMy63rTc4H4DbPfNR0RuQA9K6ck3jl7UJgz8E9bCLOK4qIuKCLD5DEPpacE83IhWw/s640/2017-02-10+08.22.31+1.jpg" width="512" /></a></div>
<br />
Kararım şu: Onu o kadar uzun süre seveceğim ki, sonunda o da beni sevecek. *<br />
<div>
Vincent Van Gogh<br />
<a name='more'></a><br />
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisNxswIwFZVGgksVmFayYElaZORvAwG9mt3lBaHIzny3xB4aYcAXzQDWWmbjAO6uyMOemBvx_7RlfEQnXxDGDhoJq4Rky8PWaymsknJhgqQ7AZYK6eSAh4fIV-RPP-feoGiEmMwxIWFFyh/s1600/2017-02-10+08.24.45+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisNxswIwFZVGgksVmFayYElaZORvAwG9mt3lBaHIzny3xB4aYcAXzQDWWmbjAO6uyMOemBvx_7RlfEQnXxDGDhoJq4Rky8PWaymsknJhgqQ7AZYK6eSAh4fIV-RPP-feoGiEmMwxIWFFyh/s640/2017-02-10+08.24.45+1.jpg" width="480" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
yorgunsak eğer, bu daha önceden çok uzun bir yolu yürüdüğümüzden değil midir? Ve insanın yeryüzünde verilecek bir savaşı olduğu doğruysa, o bezginlik duygusu ve başın yanıp tutuşması, uzun süredir mücadele ettiğimizin bir göstergesi değil midir? *</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Vincent Van Gogh</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJgCJBiNsn7QskKJ8AjStU-9FDdSHy2DOXaItfF5Cm633x0-YDOYgaJiUrjv8z-0gJzwDSCTQg2eKnJVQ0jOC5HUvqmwoj50OFht4rYyo_3H-Ul45_2BZlVabQdAv6ONXGSqVVwluzBQuI/s1600/IMG_20170219_111313_973.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJgCJBiNsn7QskKJ8AjStU-9FDdSHy2DOXaItfF5Cm633x0-YDOYgaJiUrjv8z-0gJzwDSCTQg2eKnJVQ0jOC5HUvqmwoj50OFht4rYyo_3H-Ul45_2BZlVabQdAv6ONXGSqVVwluzBQuI/s640/IMG_20170219_111313_973.jpg" width="512" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
ben Walheim'e doğru yürüyorum ve oraya kadar gittikten sonra, onun yanına varmak için ancak yarım saatlik bir mesafe kalıyor. Onun soluduğu havaya çok yaklaşmış oluyorum derken kendimi orada buluveriyorum. Büyük annemin bir 'mıknatıslı dağ' masalı vardı: Ona çok fazla yaklaşan bir geminin bütün demir kısımları sökülür ve çivileri o dağa doğru uçarmış, zavallı tayfaları da, birbiri üstüne yıkılan tahtaların arasında boğulup gidermiş... *</div>
<div>
Johann Wolfgang von Goethe<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJXpkaBv48dyIschAoS_NI_kF2UjhTIykzE8hbvRdVhbjav9q30T9tg5pco0ex34EwMHO0gxX53pcKhB6hjuJA2xwNfO_GTrGrTv4w3r0BzP0WPz77SkkrjZPYfXTKElPhTs_pyGQ4ZXxe/s1600/2017-02-10+09.37.46+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJXpkaBv48dyIschAoS_NI_kF2UjhTIykzE8hbvRdVhbjav9q30T9tg5pco0ex34EwMHO0gxX53pcKhB6hjuJA2xwNfO_GTrGrTv4w3r0BzP0WPz77SkkrjZPYfXTKElPhTs_pyGQ4ZXxe/s640/2017-02-10+09.37.46+1.jpg" width="480" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Bulutları yastık yapardık, gökyüzünü yorgan. Derin bir uykuya dalardık yıldızlara inat... Belki gökkuşağının altından geçerdik, ya da bir kuyruklu yıldızın peşine takılırdık... Mutluluktan bir salıncak kurardık, salınırdık diyardan diyara. Sevgiden örülmüş iki atkı yapardık, dolardık boynumuza, soğukluk girmezdi aramıza... *<br />
Ferdi Demir<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKdPBQUExfrPUkZ7P4o3DJIIjrQPW7baBQtucJUgRkapmYmslrHNoCLAVVJ557z0HXFJ8hUW8Vt-Mc_cEmKNboKuQq-OdsOM_9TFw7fuWC-uIWNfZkdI2aj_y58rpbU_OBfPQo8zVnd-zc/s1600/2017-02-10+09.33.41+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKdPBQUExfrPUkZ7P4o3DJIIjrQPW7baBQtucJUgRkapmYmslrHNoCLAVVJ557z0HXFJ8hUW8Vt-Mc_cEmKNboKuQq-OdsOM_9TFw7fuWC-uIWNfZkdI2aj_y58rpbU_OBfPQo8zVnd-zc/s640/2017-02-10+09.33.41+1.jpg" width="480" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım. *</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Frida Kahlo</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_YId42jLVwc-TCoPQ0gS4iGldR7TZ6VwWiuoO9uinGQ6bDEN0P-HhqBqAicAo4-w1vK-z3EN7UwH3FE3wpqIwaY5q0L3bBxgmNzfEtF_VC8SDiGAVaMlXLiizjRLxuBCEovl-WatzJTvA/s1600/2017-02-09+04.48.47+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_YId42jLVwc-TCoPQ0gS4iGldR7TZ6VwWiuoO9uinGQ6bDEN0P-HhqBqAicAo4-w1vK-z3EN7UwH3FE3wpqIwaY5q0L3bBxgmNzfEtF_VC8SDiGAVaMlXLiizjRLxuBCEovl-WatzJTvA/s640/2017-02-09+04.48.47+1.jpg" width="480" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
İnsanlar o kadar harikuladeler ki, düşlerinin peşine düşenin peşine düşerler. *</div>
<div>
Nil Karaibrahimgil<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg_O-7Er_HwNLlUFTWcM8jF3uegKKuRYNUzSgS4a8WLECgO7CLIsaCVGac91g5AujaFw9ErEE-DMMEAu85OtF9ej0yBxGv26hGfHaE744r3FI_DJn_RNfGPkDBXUhn5zTsYBorj_duMeFC/s1600/IMG_20170216_172434_663.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg_O-7Er_HwNLlUFTWcM8jF3uegKKuRYNUzSgS4a8WLECgO7CLIsaCVGac91g5AujaFw9ErEE-DMMEAu85OtF9ej0yBxGv26hGfHaE744r3FI_DJn_RNfGPkDBXUhn5zTsYBorj_duMeFC/s640/IMG_20170216_172434_663.jpg" width="510" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Merhaba sevgilim, bu bir şiir değil. Sana denizden yazıyorum. Belki de sana ulaşmak için mekan değiştirmem gerekiyordu. Varlığını her yerde hissedebiliyorum. Seni öyle seviyorum.<br />
Farklı hayat hikayeleri olan, aynı denizin adamlarıyla tanıştım. Ben sana nasıl bağlıysam, onlar da denize aynı tutkuyla bağlılar. Ceketimin cebindeki kağıtlar sana dokunmamı sağlıyor. Kalemim, mürekkebinin bitmemesi için direniyor. Hep sana yazıyorum.*<br />
Sıla Mutlu</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIU8ebG6FL5KzZctsPgTR6UgPeuyw8qAbC9OENaTDYjhf_Yu3D1wCozMy-YNMggtFlDw2CL-VN4pbBBr8Ox9YP1nyYLL0ve7t0qFoR3LHPLSAAoDGqErqwmZLcEOzXERP7kJK5dZWJLKU2/s1600/2017-02-19+01.58.27+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="358" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIU8ebG6FL5KzZctsPgTR6UgPeuyw8qAbC9OENaTDYjhf_Yu3D1wCozMy-YNMggtFlDw2CL-VN4pbBBr8Ox9YP1nyYLL0ve7t0qFoR3LHPLSAAoDGqErqwmZLcEOzXERP7kJK5dZWJLKU2/s640/2017-02-19+01.58.27+1.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<br />
Tanrım merhaba<br />
cehennemi dökmeye ne gerek vardı dünyaya *<br />
Batuhan Dedde<br />
<div class="separator" style="clear: both;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhnyMrqRU3b4iHu9OvCOOBfcGUx_-vCgHPBsR3PSOVYv0Sx36FvwwbDS1zC22t8W3pQlU2RYR3bFKzpOW8CPgvQXZuk9JSARnLvtJ1xM23tXNiEE9j5-R3Xilo3Vw2sUtjS5B4gYcTjyuN/s1600/IMG_20170208_140948.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="358" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhnyMrqRU3b4iHu9OvCOOBfcGUx_-vCgHPBsR3PSOVYv0Sx36FvwwbDS1zC22t8W3pQlU2RYR3bFKzpOW8CPgvQXZuk9JSARnLvtJ1xM23tXNiEE9j5-R3Xilo3Vw2sUtjS5B4gYcTjyuN/s640/IMG_20170208_140948.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both;">
<br /></div>
<div>
"Tanrılar Sisyphe'i bir kayayı durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkum etmişlerdi; Sisyphe kayayı tepeye kadar getirecek, kaya da tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep. Faydasız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi, o kadar haksız da sayılmazlardı."</div>
<div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2WzyGNzbxKj7iZyy4RnCjXTZ_6xrFUeVPNVxIkUXf144HjtfqAyASmceua9XjtJy_bOPzchCOloMaLSf85pjhFmPJzdF9kl7rDBNut2HaOv42-MovADE882jLx1geP86_IdR6v0Z0y69Q/s1600/2017-02-19+01.57.12+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="358" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2WzyGNzbxKj7iZyy4RnCjXTZ_6xrFUeVPNVxIkUXf144HjtfqAyASmceua9XjtJy_bOPzchCOloMaLSf85pjhFmPJzdF9kl7rDBNut2HaOv42-MovADE882jLx1geP86_IdR6v0Z0y69Q/s640/2017-02-19+01.57.12+1.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<br /></div>
</div>
</div>
Özgür olmak sadece nefes almak demek değildir ve sadece kalbinizin çarpıyor olması yetmez. *<br />
Fulvio Ervas<br />
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEPzyNMG8KcjOWnmpUnkpxYlV9pNKdRJTnSqSDhWTVSWvKKNuaiSZjPSW_kZpSYXgc-l0R59b6ReQDx1kYJKZVFF71Q8xjHvCOubg8MGrpUBG6VYj_x2fuSkstxM07pLB0yTiekKcbiHKd/s1600/PicsArt_02-12-12.29.47.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="358" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEPzyNMG8KcjOWnmpUnkpxYlV9pNKdRJTnSqSDhWTVSWvKKNuaiSZjPSW_kZpSYXgc-l0R59b6ReQDx1kYJKZVFF71Q8xjHvCOubg8MGrpUBG6VYj_x2fuSkstxM07pLB0yTiekKcbiHKd/s640/PicsArt_02-12-12.29.47.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Bu karikatürize edilmiş dünyada, duygularımız da gittikçe karikatürizeleşmeye başladı. Hepimiz birer çizgi roman karakterine dönüşmeye başlıyoruz, duygularımız hep başka insanların elinde birer oyuncak.<br />
<br />
Çektiğim fotoğrafları altlarına notlarla <a href="https://www.instagram.com/beniseninandirblog/" target="_blank">@beniseninandirblog</a> adlı Instagram hesabından paylaşıyorum.Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-4895692999965962552017-02-21T11:00:00.000+03:002017-03-25T13:10:59.310+03:00Günlerime Not IBir köpeğimiz vardı eskiden köyde. Sürekli gelip üzerimize atardı kendini. Elimi biraz kaldırsam yerden, başını koyardı hemen altına seveyim onu diye. Bir yere otursak, gelir kucağımıza başını koyar, yatardı. Sürekli kendini sevdirmeye çalışırdı, sürekli tüyleriyle oynamamızı, onunla ilgilenmemizi isterdi.<br />
<div>
Yan yana görüşmediğimiz zamanlar böyle hissetmeye başladım sana karşı. Sürekli kendimi gözünün önünde tutmaya çalışıyorum sanki zorla.<br />
Ama kötü olan ne biliyor musun, o köpeğimiz bir gün dağlarda yediği yanlış bir meyve yüzünden öldü.<br />
Yanlış meyve olma, lütfen.<br />
<div>
<i>- 10 Ağustos</i><br />
<i><br /></i>
<i>**Başımızı alıp gidelim mi artık o dediğin yere? Sen tamamıyla 'hayat'ı yaşatıyorsun zaten.</i></div>
</div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-19507467541432377902017-02-19T11:00:00.000+03:002017-03-25T13:12:10.476+03:00Mutluluk MutsuzlukOlmuyor.<br />
'Oldurmak istiyorum.' demekle de olmuyor hiçbir şey.<br />
Öyle yorgun, bitkin yığılıyorsun yere. Avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. Yok, yine olmuyor.<br />
Tepebaşı Dükü hep derdi zaten: olayların karşısında üzülemiyorum hep sinirleniyorum, diye. İşte böyle sinirleniyorum ben de olmadıkça, olduramadıkça.<br />
Hayat öyle istediğin gibi ilerlemiyor ki, kaybolup duruyorsun bilmediğin yollarda. Sanki her birimiz kanlı birer düşmanız, sürekli yıkmaya çalışıyoruz her şeyi.<br />
Ben kendimden söylüyorum bak: Önce her şeyi çok güzel başlıyor zannediyorum, hayaller alemindeyim. Sonra zamanla gerçekleri görmeye başlayınca; vay bu böyle miydi!<br />
Böyleydi tabi, gözünü açıp bakmadın ki. Çekiyorsun perdeyi, gerisi ne güzel. Oh!<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Biri çok güzel yazmıştı: <span style="color: #4c1130;"><a href="http://kuslaryalansoyler.blogspot.com.tr/2015/10/bunaldm.html" target="_blank">"Sürekli mutluluk yok. Az mutsuzluk var."</a></span> diye. Okuduğum gibi bu cümleyi kafamın en baş köşesine oturttum ben. Bak dedim, hatan bu işte. Mutlu olmuyorsun hiçbir zaman. Sadece bazen azalıyor mutsuzluğun. Sen de perdeyi çekerek görmemezlikten geliyorsun, mutlu oldum zannediyorsun.<br />
Nasıl hevesle başladığın şeyi, nasıl soğuyarak bitirmeye çalıştığını düşün kaç kez. O kadar düşüyorsun ki üstüne bir şeylerin, senden bir parça hep orada kalıp seni sıkıyor. Sen de izin veriyorsun buna her seferinde. <br />
<br />
Sonra kendime sinirlenince işte böyle bağırıp çağırıyorum ben. Yerden yere vuruyorum kendimi. Sonra yine aynı şeye devam.<br />
<br />
Ne diyeyim, her seferinde böyle sinirlenirim zaten. Yazmam ama ben. Konuşur durarım sadece. Bu sefer böyle oldu.<br />
<br />
Hayırlısı.Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-43568186447028411982017-02-17T11:00:00.000+03:002017-03-25T13:14:54.187+03:00İlhami Algör / Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPb2hFWPbjQL_QvhJn9or0UMjxkQEJ1V-YQPt6ISAKGKwbyWRNTAu82Wnvak7itBQcfj_-U5T8NtCEedBL-3lF5amxn_9SNOfVcPypZg0rKF6B7ElnXkq64C1OIA-W1rlWbh2SEGo4aGSZ/s1600/2017-02-12+01.04.15+2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPb2hFWPbjQL_QvhJn9or0UMjxkQEJ1V-YQPt6ISAKGKwbyWRNTAu82Wnvak7itBQcfj_-U5T8NtCEedBL-3lF5amxn_9SNOfVcPypZg0rKF6B7ElnXkq64C1OIA-W1rlWbh2SEGo4aGSZ/s640/2017-02-12+01.04.15+2.jpg" width="640" /></a></div>
<blockquote class="tr_bq" style="clear: both; text-align: left;">
<br />
<span style="color: #660000;">"Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun?" dedi. "Herif rüzgarı kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarısı."<br />"Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku," dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi.<br />"Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku," dedi, arkasını dönüp gitti.<br />Hikaye elimde, öylece kalakalmıştım. Şu, bir fotoğrafta gördüğü kadını sevip, resmin orijinali ile karşılaşınca, "Hanımefendi, ben size değil, resminize aşığım," diyen müşfik şahıs belirdi ve aynı cümleyi yüzümün ortasına söyleyip gitti. "Hass..." dedim kendi kendime.</span><br />
<a name='more'></a></blockquote>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
"Hikayeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, eve sığmıyor." Arka kapakta yazan bu sözü nedense çok seviyorum ve okudukça okuyasım geliyor. Hayırlısı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
60 sayfalık incecik bir roman, <i>Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku</i>. Güzel ve hayatın içinden bir konusu var. Anlatımı güzel, içtenlikle ve gerçekçi yazılmış. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Şimdilerde kitabın arkasında üstteki alıntı olsa da önceden benim daha çok sevdiğim bir alıntı varmış:</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="color: #660000;">"Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün Kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine..."</span></blockquote>
<div style="text-align: center;">
<i>Öyle yani. '</i>Okunulmasa da olur' kitaplardan bence ama okuyanda bi' hüzün bi' durgunluk yaratmıyor değil. Sakinlik çöküyor insanın üzerine okuyunca. En azından bende öyle oldu.</div>
<div style="text-align: center;">
Tek oturuşta bitiyor zaten. Bitince de kafanızı kaldırıp duvarları gözetliyorsunuz. Aklınızdan o an ne geçiyor Allah bilir, kimse fark etmiyordur o an ne düşündüğünü. Hayırlısı.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Sağlıkla kalın!</div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-58767136600926173272017-02-15T11:00:00.000+03:002017-03-25T13:14:46.984+03:00Ali Lidar / Z Raporu<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0ld3Wyi093OvfaR9DMS5BmGHd2QCTH1fqL2-9wOD20sMTGJQPFS1GVweJbxdWf3usJLyRErEZfZPLg7gOAdNma51ERyWhnTZ-fjL_FoCtRPIhh83z1sHqFIVE7AIqe0kxBK6dTSf-jnj6/s1600/2017-02-12+01.10.32+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0ld3Wyi093OvfaR9DMS5BmGHd2QCTH1fqL2-9wOD20sMTGJQPFS1GVweJbxdWf3usJLyRErEZfZPLg7gOAdNma51ERyWhnTZ-fjL_FoCtRPIhh83z1sHqFIVE7AIqe0kxBK6dTSf-jnj6/s640/2017-02-12+01.10.32+1.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
Merhaba! İçindeki her yazıdan ayrı bir not çıkarıp, içime işlediğim kitabı anlatmak istedim ben bugün. Aslında okuyalı bayağı oldu bu kitabı ama Ali Lidar yayınladığı tüm kitaplarıyla blogumda olmalı diye düşünüyorum, yaşamımda anlamı çok büyük yazarlardan çünkü.</div>
<div style="text-align: center;">
Ali Lidar okuyanlar bilir, samimiliğiyle çoğumuzun gönlüne taht kurmuştur Eskişehir Dükü. Dük mevzusunu belki biliyorsunuzdur, bilmeyenler için bir yazısındaki açıklamayı ekleyeyim buraya;<br />
<a name='more'></a></div>
<blockquote class="tr_bq" style="text-align: center;">
<span style="color: #4c1130;">Yıllar önce sıkıldığım manasız bir akşam saatinde kendimi dük ilan edivermiştim. Başlarda kimse sallamamıştı haliyle. Ama ısrarla kendimi Dük olarak tanıtmayı sürdürdüm Mercedes'li abim gibi. Sonra sonra alıştı insanlar. Ali diyen, abi diyen, mesleğimden dolayı hocam diyen, yazar diyen, şair diyen, oğlum diyen, lan diyen bir sürü insan var etrafımda. Ama itiraf ediyorum, duyunca yüzümü güldüren en sevdiğim hitap "Sayın Dük'üm..." </span></blockquote>
<div style="text-align: center;">
Yazı daha güzel bir şekilde ilerliyor ama onu da siz kitabın içinde okumalısınız bence. </div>
<div style="text-align: center;">
Z Raporu her Ali Lidar kitabı gibi anlatamadığımız iç yaşantımızı, içimizden geçenleri bir bir sayıp döken ve yüzümüze vuran bir anlatımla yazılmış. Aynı zamanda bu sefer öyküler de eklenmiş bu kitabın içine. </div>
<div style="text-align: center;">
Ben genel olarak Ali Lidar'ın anlatılarını sevdiğim için kitabı yine çok sevdim. Sanırım cümlelerin normal bir sohbet esnasında söyleniyor gibi yazılması bu anlatıların en güzel ve çarpıcı özelliği. </div>
<div style="text-align: right;">
<br /></div>
<div style="text-align: right;">
<br /></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="color: #0c343d;">"Her gelmenin gelmek demek olmadığını, haliyle de her gitmenin aslında gitmekten sayılamayacağını çok küçük yaşta öğrendim."</span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="color: #0c343d;"><br /></span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="color: #0c343d;">"Kitap okurken senin sevebileceğin yerlerin altını çiziyorum, radyoda sevdiğin şarkılar çıktığında ben sevmesem de koşulsuz bir saygıyla sonuna kadar dinliyorum ve annemle günde en az bir kez senden konuşuyoruz..."</span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="color: #0c343d;"><br /></span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="color: #0c343d;">"Okuduğum her satırda, içtiğim her dublede, tuttuğum her oruçta, sevdiğim her kadında kendimden bir şeyler arayıp durdum. Dolayısıyla da her şeyle kurduğum ilişkinin öznesi hep ben oldum. Şimdi biri kalkıp bana bencilsin dese kızarım. Peki bu hal, bu yaşantı bencillik değil de ne?"</span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="color: #0c343d;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
Sondaki alıntıyı da şimdi <a href="http://beniseninandir.blogspot.com.tr/2017/02/idealize-etmek.html" target="_blank">'İdealize Etmek'</a> yazısına eklemek isterdim ama yayınlanalı bayağı oldu. Sağlık olsun.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Okuyun, Eskişehir Dükü'nün her kitabını okuyun! Başladığınız andan itibaren su gibi gidiyor zaten özellikle anlatıları. Kitabın ne ara bittiğini bile anlamıyorsunuz. 'Tesirsiz Parçalar', 'Alengirli Şiirler', 'Z Raporu' hatta artık 'Yolun Başı'! </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Bu arada ben bu kitabı 8.Kadıköy Kitap Günleri'nde Ali Lidar'dan imzalı olarak almıştım. İmza günü olmamasına rağmen denk gelmiştik ve kendisine çok rezil olduk. Bir yazıyla da onu anlatmak istiyorum ama burayı daha fazla meşgul etmemeliyim sanırım.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Sağlıkla kalın!</div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6658743304748003413.post-4722598278974058862017-02-13T11:00:00.002+03:002017-03-25T13:14:37.739+03:00Johann Wolfgang von Goethe / Genç Wether'in Acıları<div style="text-align: center;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEif5BKuAyXEaBmdaS5Z4cmjwycISJlUepjk-TMXyXch0NWx-CINMWD-XwiGQunxaLdg55nY59I3-O7p9FKtdNtrNeAdED9G6oz6ZG2Ok3gP8tJZ8tU4CujxGVYjeLeoE9f6Z9Vtb8SR7LU7/s1600/2017-02-12+01.07.46+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEif5BKuAyXEaBmdaS5Z4cmjwycISJlUepjk-TMXyXch0NWx-CINMWD-XwiGQunxaLdg55nY59I3-O7p9FKtdNtrNeAdED9G6oz6ZG2Ok3gP8tJZ8tU4CujxGVYjeLeoE9f6Z9Vtb8SR7LU7/s640/2017-02-12+01.07.46+1.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
Merhaba! Daha rahat ve daha kısa sürede kitap okuma şerefine layık olabildim ben bu yarıyıl tatilinde. Okuduğum ilk roman; Genç Werther'in Acıları'ydı. Aslında bu kitap bende uzun süredir vardı ama okumaya sıra gelmiyordu açıkçası. Neyseki okudum ve bitirdim.<br />
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: center;">
Goethe'nin bu romanını ben Nilüfer Yayınları'ndan okudum. Romanın arka kapağında bir özet var ve ne okuyacağımı bilerek okumaya başlamıştım zaten. Çok kapsamlı bir özet olması ve Goethe'nin hayatıyla da mükemmel özdeşleştirilerek anlatılması dolayısıyla yazının en sonuna kitabın arka kapağında yazılanları ekledim. </div>
<div style="text-align: center;">
Kitabı severek okudum. Zaten aşk romanlarını -özellikle tarihi aşk romanlarını- okumaya bayılırım. Aşkın imkansızlığı ve aşk uğrunda yapılan onca fedakarlıklar beni her zaman kendine çekmeyi başarmıştır nedense. Üstelik bu kitapta bunlar Werther tarafından mektuba dökülüyor. Özellikle mektup okumak bana daha samimi geldiğinden kitabı çok sevdiğimi söyleyebilirim.</div>
<div style="text-align: center;">
Başka bloglardaki kitap yorumlarını okuduğumda, kitabı okurken çok fazla altını çizdikleri yerler olduğunu söylüyorlardı lakin bende pek öyle olmadı. Sağlık olsun.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Kitap 144 sayfadan oluşuyor bendeki yayında. Dili bazı yerlerde zorlaşsa da genel olarak kolaydı ama bazen sayfanın sonuna geldiğinizde başta neyden bahsedildiğini unutabiliyorsunuz. Bence illa da altını çizecek bir yer aramak için okunulmaya başlanmamalı bu kitap. Genel olarak böyleyiz çünkü, kabul edelim. Bu uğurda harcanılmaması gereken kitaplardan olduğunu düşünüyorum ben bu kitabın.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: left;">
<div style="text-align: right;">
<span style="color: #274e13;">"ben Walheim'e doğru yürüyorum ve oraya kadar gittikten sonra, onun yanına varmak için ancak yarım saatlik bir mesafe kalıyor. Onun soluduğu havaya çok yaklaşmış oluyorum derken kendimi orada buluveriyorum. Büyük annemin bir 'mıknatıslı dağ' masalı vardı: Ona çok fazla yaklaşan bir geminin bütün demir kısımları sökülür ve çivileri o dağa doğru uçarmış, zavallı tayfaları da, birbiri üstüne yıkılan tahtaların arasında boğulup gidermiş..."</span></div>
</div>
<span style="text-align: right;"><br /></span>
<br />
<div style="text-align: right;">
<span style="text-align: right;"><span style="color: #274e13;">"anlaşmazlıkla beraber ihmalkarlık, bu dünyada belki de hilekarlık ve kötülükten daha fazla anlaşmazlıklar doğuruyor."</span></span></div>
<span style="text-align: right;"><br /></span>
<br />
<div style="text-align: right;">
<span style="text-align: right;"><span style="color: #274e13;">"Dostum, insan daima insandır. Bir kimsenin ihtirasları kudurduğu ve insanlığın o dar sınırları onu sıkmaya başladığı zaman, sahip olabileceği bir parçacık zeka ya hiç iş görmez ya da çok az işe yarar."</span></span></div>
</div>
<div style="text-align: right;">
<div>
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Buraya sadece daha önce de birçok yerde paylaştığım birkaç tane alıntı bırakıyorum. Kitabı okurken sizin gözünüz daha güzellerini fark edecektir, eminim. İnsanın kendine not alması gereken bir şeyler vardır her okuduğu şeyde. </div>
<div style="text-align: center;">
Yazının biraz yanlış anlaşılacağından korkarak yayınlacağım bu sefer, umarım öyle olmaz.</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: right;">
<br /></div>
</div>
<h4 style="text-align: left;">
<br />Kitabın arka kapağı;</h4>
</div>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="background-color: white;"><span style="color: #660000;">Werther'in mektuplaştığı hayali arkadaşı Wilhelm'in eliyle, mektuplar biçiminde anlatılır, zaman zaman, Wilhelm sonradan öğrendiklerini de ekler (bu kısımlar bir sahne canlandırması tarzındadır); Büyük kentin yarattığı ruhsal çöküntüden doğaya kaçarak Wahlheim'e yerleşen aydın bir gençtir Werther. Orada tanıştığı soylu bir ailenin güzel kızı Lotte'ye aşık olur. Lotte de kayıtsız değildir bu aşka ama Albert'le nişanlıdır ve verilen sözler, ahlaki değerler öenmlidir. Lotte Albert ile evlenir. Werther ise bir aile dostu olarak yer alır yanlarında. Ne var ki aşk ve dostluk arasındaki sınır çizgisi zayıftır. Sınırı geçmekten korkan Lotte, bir daha görüşmemeleri gerektiğini bildirir genç adama. Werther'in bu acıya dayanması ise imkansızdır. Lotte'ye bir mektup yazar; "Bak Lotte! Bana ölümün sarhoşluğunu tattıracak olan o korkunç kadehi elime alıyorum. Onu bana sen uzatıyorsun, ben de alırken hiç duraksamıyorum. Hayatımın bütün istekleri ve ümitleri yerine geldi. Ölümün çelikten kapısını vurmak öylesine titretici ve çetin ki" diyen Werther, "Silahlar dolu. Saat on ikiyi vuruyor. Alınyazısı bu, önüne geçilmez. Lotte! Elveda Lotte! Elveda!" sözleriyle mektubuna ve yaşamına son verir.</span></span></blockquote>
<span style="background-color: white;"><span style="color: #660000;">Tıpkı şiirleri gibi, Werther'de de kendi yaşamından bir parça vardır Goethe'nin. 9 Haziran 1772 yılında Wetzlar'da hukuk stajını yaparken, bir arkadaşının nişanlısına (Charlotte Buff) aşık olduğu için yaşadığı duygu ve ahlak çatışmasından esinlenmiştir bu romanını yazarken. Sondaki intihar vakası ise, o sıralarda Goethe'nin arkadaşı Jerulasem'in evli bir kadına olan aşkı sonucunda kendini öldürmesi de ilham olmuştur. Onun başardığı, tekil yaşanmışlıkları, genel toplumsal bir bunalımın eşliğinde anlatabilmesindendir. Ve elbette, Goethe'nin şiirsel, tasvirlerle dolu zengin dili/üslubu, hikayenin büyüsünü benzersiz biçimde derinleştirir.</span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="color: #660000;">Werther, "Sturm und Drang" (Coşumculuk) akımının bütün izlerini taşıyan bir metin. Güçlü duygularla hareket etme, doğaya, çocuklara, pastoral bir hayata duyulan özlem, toplumsal kurumlara yönelik eleştiri hemen fark ediliyor. Ancak bütün bunlar yalnızcaestetik bir tercihten kaynaklanmıyor; o yıllar Almanya'sının -Avrupa olarak genelleyebiliriz de- bireyi köşeye sıkıştıran koşullarını yansıtıyor! Dikkat edilirse, "doğa tercihi" romantizmin ve İngiliz gotiğinin de çok önemli bir motifi olmuştur. İnsanda derim izler bırakan şey, bir edebi metinde yazarın hayal ürünü olarak anlattıkları değil, o metinde -somut gerçekliği- yansıtan duygu ve düşüncelerdir. Werther'in yarattığı coşkunluk da, özellikle Almanya'da, anlatılanların Alman ulusal kimliği ile çakışmasından kaynaklanmıştır. Onu yaratan değil, varolanı tasvir edendir Goethe! Goethe, kişisel olanla toplumsal olan arasındaki kopmanın kaçınılmazlığını ve bunun toplumsal nedenlerini, insanın manevi yaşamı ile coşku dünyasını benzersiz bir lirizm ve çözümsel bir sezgiyle ortaya koymuştur bu romanında. Goethe'nin Werther'i, bireysel tutku, toplumsal zorunluluk ve bu tür bireysel tutkuların genel temsili anlamı arasındaki doğrudan ilişkiyi çok açık bir biçimde gösterir. </span></span><br />
<span style="background-color: white;"><br /></span>
<br />
<div style="text-align: center;">
<span style="background-color: white;">Sağlıkla kalın!</span></div>
Nur Kabahttp://www.blogger.com/profile/01506723560136511153noreply@blogger.com0