Selam.
Çok çok çok uzun zaman oldu. Karantinada sıkıldım, kendimi
blogger’daki okuma listesine dönmüş buldum. Yani bu bir gaza gelme durumu
aslında. Kıskandım sanırım. Buraya devam etmeyi, kitle oluşturmayı, paylaşmayı
çok istedim ama sürekli sildim, kapattım, görmezden geldim. Başarı olarak gördüğüm
şeyler uzaklığını hissettirdikçe sanki hiç istememişim gibi davranmakta üstüme
yok. Ben de kızıyorum kendime, merak etmeyin. Merak edecek bir kişi okuyacak mı
ondan da emin değilim ya neyse. Şöyle diyelim, yazı yazmayı özledim ama günlüğe
yazmaya üşendim. Klavye daha kolay geldi.
Yazı deyince hep aynı şey geliyor aklıma, bir flashback
gibi. Size de anlatayım, belki beni rahatsız etmeyi bırakır. Ben lisedeyken
şiir yazıyordum ama yazarken değil de sadece insanların tepkisini gördüğümde
mutlu oluyordum. Yazarken hep mutsuzdum, hep melankoli havasına bürünüyordum ve
bu melankoliye bağımlı olmak beni korkutuyordu. Sanırım bu bile başlı başına
bir yazı konusu olur.
Sonuç olarak gerçekten de güzel şeyler yazıyordum. Bunu
diyorum çünkü katıldığım yarışmalardan birkaç ödülüm var, ayrıca sınıfta
okuduğum bir şiirimde hocayı ve birkaç sınıf arkadaşımı ağlatmışlığım var. Bunu
başarı olarak görüyor muyum cidden, ironi. -Yardıma ihtiyacım var.- Tabi buna
ek olarak ben de ağlamaya başladım.
Zaten melankoli ve üzüntü arasında çok ayrı bir çizgi var.
Bense bu çizgiyi epey kaçırdım ve melankolik takılmak için kendime eziyet
başladım, hayatım berbat olmaya başladı. Ama çok güzel şiirler yazıyordum, öykülerim
için edebiyat öğretmenim daha önce hiç okumadığım Abasıyanık tarzını
anımsattığını söylemişti, beni yarışmaya hazırlıyordu. Abasıyanık kitaplarını kendimi
zorlayarak okumaya başlamıştım ama sınıfta kimya öğretmenim yazdığım bir
şiirden ağlamıştı, bu çok güzel bir şeydi, güzel yazıyordum. Ama bu döngü
bitmiyordu ve hayatımı mahvetmeye başlamıştım. Kendime eziyet etmeyi seviyordum
resmen ve bunun da farkındaydım.
Çıkmaz bir döngü.
Peki ne yaptım? Tüm düzenimi değiştirdim ve yazmayı
bıraktım. Yeni bir okula başladım ve ailemi buna ikna etmek zor olmadı sebebini
söylemediğim için. Hatta asıl sebebini ben bile ilk defa kendime itiraf
ediyorum. Dııııııııııııııt.
Ama tabiki bunu böyle hemen bırakamadım. Bir süre de yeni
hayatımda buna devam ettim. Kendi başıma beceremedim. –Tam burada arka planda
Amy Winehouse You Know I’m No Good çalmaya başladı.- Hayatımda sahip olduğuma
sevindiğim en önemli kişiyle böyle tanıştım. Onunla bu özelliğimden kurtuldum. Teşekkürler
tanrım.
Sonra hiç yazmadım değil. Bu kişiye de birkaç şiir yazdım
başta. E insanın her alışkanlığını bırakması o kadar kolay değil. Ama bu çok
uzun sürmedi. Bıraktım yazmayı tamamen. Doğal olarak burası da tamamen boşluğa
büründü. Aslında burası değil, bundan önce bir bloğum daha vardı. Ama onu
sildim. Yazı yazma hevesim geldiği bir dönem bunu açtım ama buna da devam
etmedim. Döngü devam ediyor, SHOW MUST GO ON.
Şimdi ise karantina sağolsun, melankolik hava doğal olarak
geri geldi. Dolayısıyla bende de bir yazma isteği oluştu. Hafif başlayayım
dedim, ne dersiniz?
Ben aslında hayatımdan kısaca bahsederim zannetmiştim ama
travmatik olaylarımı anlattım. WOW. Olsun. Bir yerden başladım. Bana da iyi geldi
bazı şeyleri kabullenmek.
Belki sonra devam ederim. Başlangıç basit olsun. –Ne kadar
basit olduysa artık.-
Kendinize iyi bakın.
Ellerinizi yıkayın ve tuvalet kağıtlarını rahat bırakın.