İyi akşamlar!
Ben yıllar öncesine dönüyorum bu akşam; şu fotoğrafı çektiğim güne. 2015 yılının Temmuz ayına. Ya salı ya cumartesi olması gerek, tam tarihi hatırlayamıyorum. Sadece İnebolu'da çarşı pazarının kurulduğu bu iki günden biriydi ve biz sabahın köründe kalkmış, anneanneme pazar hazırlığında yardım ediyorduk.
Benim anneannem kendini bildi bileli İnebolu'da yaşar. Küçük bir tarlamız vardır orada, Ahmet Maranki'nin tarlasına komşu olan. Ben ne zaman gitsem o tarlada karşılaşırım anneannemle. Yaşlandıkça daha çok tarlada vakit geçirmeye başladı hatta. Bana taş çıkartır bu konuda, ben 3-4 saat içinde yorulup uyumak için yatak aramaya başlıyorum. Günümüz gençliğini tam olarak ifade ediyorum bu konuda. Hareketsizliğe çok alışkınız, eskiler gibi değiliz. Anneannem ise sabah 7 gibi uyanıp yarım saat içinde tarlanın yokuşunu iner, akşam ezanından sonra da o yokuşu geri çıkar eve gitmek için.
Çok yorucu ama annem şehir hayatının içinde kendini bulduğundan beri hep anneannemi kıskanır, 'ah,' der, 'şimdi çilek topluyordur'. Ben de çilek toplamıştım işte o gün. Hayatım güzeldi, birkaç aydır köyde dedemlerin yanında yaşıyordum ve kafama taktığım şeyler gün gün azalıyordu. Sürekli yoruluyordum, çok az uyuyordum ama güzeldi.
Böyle diyorum ama şimdi sorun, yazları gidince daha az kalıyorum. Neden? Özlemiyor muyum? Özlüyorum tabi ama tembellik işte. O berbat okul döneminden ve birkaç kötü olaydan sonra karnemi bile almadan dedemlerin yanına gitmiştim, gidince de birkaç ay kaldım, gelmedim İstanbul'a. Çünkü gelmek istemiyordum, kafamı boş şeylerle doldurmak bana yardımcı olmuyordu. Sürekli meşgul olup, yoğun olup kafamı dinlemek istiyordum ve o yaz bana en iyi gelen şey; o köy yaşamı olmuştu.
Ah, o çilekler! Dalından doparıldığı gibi yendiğinde öyle güzel tatları vardır ki, hele de ilaçlanmamış ise. Kokusu bile sizi mest eder. Bu yüzden genelde gezginlerin sayfasına yorum yaparım; gittiğiniz yerlerde köylere uğrayın, sizlere siz söylemeden mutlaka tarlalarının kapısını açacaklardır, diye. İlaçsız, hormonsuz nasıl olurmuş tatları, nasıl kokarmış o meyveler, sebzeler; işte en çok bunları gezin, derim. Çünkü en çok 'ölmeden önce yapılması gereken şeyler' tam da bunlar!
Yazıların hayatın içinden tatlı bir nefes gibi. Bize yaşattığın güzel dakikalar için teşekkür ederim tüm okuyucuların adına :)
YanıtlaSilYa şu yorumunla ne kadar mutlu oldum inanamazsın, sevinçten havalardayım şuan. Asıl ben çok teşekkür ederim, okuduğun, yorum yaptığın için. Binlerce kez teşekkürler! 🙈
Sil