Genelde zor zamanlarımda yazı yazdığım, içimi dökmeye çalıştığım bir defterim var. Kişiliğim nedeniyle iyi hissetmediğim zamanlarda birilerini haberdar ederek benimle ilgilenmelerini sağlamak bana çok uzak geliyor, yapamıyorum. Genelde bekliyorum o an biri tesadüfen arasın beni diye.
Bu defterimde dönüp dönüp beni çok etkileyen bir yazı yazmışım. Şu şekilde;
Tam bir yıl önce bugün 'Her şey kötüye gidiyor. Sanki hiç mutluluk bana uğramamış yada uğramayacak gibi hissediyorum.' diye yazmışım bu deftere. Şimdi öyle demeyeceğim için çok mutluyum; bir senede o kadar çok yol kat ettim ki kendime inanamıyorum. Bir zamanlar üzüldüğüm insanların yerini şimdi daha çok değer verdiğim ve hatta ölümüne sevdiğim insanlar aldı. Sanırım mutluluk bir kuş ve zamanı geldiğinde omzuna konuyor, öyle güzel ötüyor ki her insanı bir çiçeğe dönüştürüyor.
Bu yazı ne zaman yayınlanır, bilemiyorum ama şuan bir akşam vakti. İyi hissetmiyorum, hastayım, yorgunum ve bir arama bekliyorum, yada annemin odama girmesini.
Büyümüş hissetmekle büyümüş olmak arasındaki farka inanmıyorum pek ben. Hiçbir zaman tam olarak kendimi büyümüş hissetmedim ama dışarıdan bakıldığında bir büyüğüm artık. Oysa benim çok tanıdığım var, benden yaşlarca küçük olmasına rağmen benden büyük olan.
Hayatın herkese bariz farklılıklarla davranması çok dokunmuyor mu size de? Neden internette okuduğum haberlerdeki anneler oğlu şehit olduğu için yıllarca ağlarken ben bu acıyı tatmadığım için ufak bir üzüntümle keyfimin kaçmasını engelleyemiyorum mesela? İnsanın tatmadığı acılar tattıklarının üzerini örtemiyor maalesef. Kimse kendi halince üzülmesini engelleyemiyor. Engelleyenlere helal olsun!
Defterime yazı yazmadım ben bu akşam. Sadece keyfim yok çünkü. Bir yıl sonra defterimi açtığımda neden keyifsiz olduğunu bilmeyen bir yazıyla karşılaşmak istemiyorum. Buraya da bir şeyler karalamak istiyorum bir yandan. Yine de içimi dökmüş sayılmam, pek huyum değil.
Her şeyi içine atan insanlara selam olsun!
Ekleme (1 hafta sonra)
Ali Lidar'ın 'Z Raporu' adlı kitabında çok beğendiğim bir yer vardı, ara sıra okuduğum kitapları tekrar incelerken gözüme çarptı. Yayınlanmadan bu yazıya kesinlikle koymalıyım dedim.
"... Demem o ki, ben şimdi sana kalk gel demem. Beklerim hep ama gel demem. Diyemem. çünkü öyle öğrendim. Canım çok yanıyor şuan. Şimdi gelsen, sarılsam sana, yapıştırsam başımı göğsüne ağlamaktan ortalığı ayağa kaldırırım. Ama gel demem. Diyemem. Öyle öğrendim çünkü. Gelmezsen bir işi vardır derim. Öyle öğrendim çünkü. .."
Sağlıkla kalın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder