Olmuyor.
'Oldurmak istiyorum.' demekle de olmuyor hiçbir şey.
Öyle yorgun, bitkin yığılıyorsun yere. Avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. Yok, yine olmuyor.
Tepebaşı Dükü hep derdi zaten: olayların karşısında üzülemiyorum hep sinirleniyorum, diye. İşte böyle sinirleniyorum ben de olmadıkça, olduramadıkça.
Hayat öyle istediğin gibi ilerlemiyor ki, kaybolup duruyorsun bilmediğin yollarda. Sanki her birimiz kanlı birer düşmanız, sürekli yıkmaya çalışıyoruz her şeyi.
Ben kendimden söylüyorum bak: Önce her şeyi çok güzel başlıyor zannediyorum, hayaller alemindeyim. Sonra zamanla gerçekleri görmeye başlayınca; vay bu böyle miydi!
Böyleydi tabi, gözünü açıp bakmadın ki. Çekiyorsun perdeyi, gerisi ne güzel. Oh!
Biri çok güzel yazmıştı: "Sürekli mutluluk yok. Az mutsuzluk var." diye. Okuduğum gibi bu cümleyi kafamın en baş köşesine oturttum ben. Bak dedim, hatan bu işte. Mutlu olmuyorsun hiçbir zaman. Sadece bazen azalıyor mutsuzluğun. Sen de perdeyi çekerek görmemezlikten geliyorsun, mutlu oldum zannediyorsun.
Nasıl hevesle başladığın şeyi, nasıl soğuyarak bitirmeye çalıştığını düşün kaç kez. O kadar düşüyorsun ki üstüne bir şeylerin, senden bir parça hep orada kalıp seni sıkıyor. Sen de izin veriyorsun buna her seferinde.
Sonra kendime sinirlenince işte böyle bağırıp çağırıyorum ben. Yerden yere vuruyorum kendimi. Sonra yine aynı şeye devam.
Ne diyeyim, her seferinde böyle sinirlenirim zaten. Yazmam ama ben. Konuşur durarım sadece. Bu sefer böyle oldu.
Hayırlısı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder